.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o ses yine babasınınkiydi ve en güzel uykuya daldığını düşünmüştü küçük kalbi... Ta ki gemileri parçalanıp gömüldükleri suyun altında uyanana dek... En mutlu olduğu yerde, hiç peşini bırakmadığı babasının kollarında uyanmış lakin o sabah ve beraberinde gelen diğerlerinde bir daha ne günü aymış, ne yemeği tatlanmış ne de söyleyeni bülbül olsa bile güzel şarkılar işitmişti... Okyanusun kara girdapları hayatında güzel olan ne varsa içine çekmiş alamadıklarını ise bir umutsuzluğun içinde çevirip durmuştu. Moire güçlüydü. Bir eş ve evladın kaybı ardından hayata küsen, oradan oraya savrulan annesi ve ağabeyini çekip çevirmek için önce kendini ardından sevdiklerini çıkarmıştı girdaptan. Lakin hiçbir vakit inanmamıştı sevdiklerinin bir kazaya kurban gittiğine... Ona göre facia değil, tesadüf değil planlı bir kurtuluştu. Tüm sorumlusu ise McNeildi ve Moire McLeod babasının namı ile denizde dehşeti saçarken on iki yaşındaki küçük kızı içine gömmüş, ettiği intikam yeminleri ile bu güne gelmişti. McNeilin kökünü kurutmaya kararlıydı. Yeryüzünde o adamın soyunu devam ettirecek kimseyi barındırmamak ise tek hedefiydi... Yaşayan tek McNeilin sevgili nişanlısı olmak için ayağına gelmiş olması ise tanrının genç kıza sunduğu lutuftu...
Caelan McNeilin tek suçu karşısına çıkan güzel kadına tutulmaktı şüphesiz... O kadın ki, gözlerine baktığı ilk anda bir kördüğüm gibi birbirlerine dolandıklarını farketmişti.
İntikam ile, gözyaşı ile, hasret ile, tutku ile ve en önemlisi Aşk ile 2. Serinin 4. Hikayesi ile gelin birlikte çözelim bu kördüğümü...
Bir Rıha'nın her karış toprağı,ailesi bir de yıllardır sevdiği kadına ömür olmak için nefes alan, toplumun yıllardır süre gelen töre adı altında hukuk dedikleri sistemin akıl almaz kurallarını ortadan kaldırmaya çalışan ve kendine yaşam sebebi olarak gördüğü kadının dönmesini, şehre adım atar atmaz onunla bir yuva kurmayı hayal edip sevdiğini beklerken canı bildiği kız kardeşi tarafından büyük bir vurgun yiyen adam Efkan Zayhan.
Amed'in çocuğundan gencine,gencinden yaşlısına herkesin pamuk yürekli öğretmeni,Füsun Ahzan'ın biricik ve asi kızı Sırma Ahzan 17 yaşındaki kuzeninin berdel diye adlandırılan ama aslında insanların sığ düşünce sistemlerinin ve abisinin bencilliğinin bedelini ödememesi için onun yerine kendi boynuna acımasız ve ateşten farksız bir urgan geçirmesiyle başlayan bu hikaye dillere destan bir sevdaya dönüşür mü ki?
Bunu bilemeyiz ama aşkı, bütün duyguların parça parça birleşmesiyle ortaya çıkan olağanüstü bir varlık olarak nitelendirebiliriz.
Ve tartışmasız bu parça parça duyguların bir araya gelmesiyle oluşan aşk en olmayacak şeyi bile oldurabilir. Çünkü herşeyden,kendimizden bile kaçabiliriz ama kaderden asla.
Sırma Ahzan ~ Efkan Zayhan
💚🌼💚
Konuşmak için dudaklarımı araladım ama o benden önce davranarak bakışlarını telefonuma indirdi.
"Her sabah seni uyandıran,yüzünde az rastladığım o eşsiz gülüşe sebep olan, görünce yeşil harelerinin ışıldadığı kişi o mu? Senin ongözlün bu adam mı?" dedi yenik ve fısıltıyı andıran bir sesle, söylediği her bir kelimeyle afallarken son söylediği yüzünden benden bağımsız dudaklarımdan şaşkın bir,
"Ne?" döküldü.