Kalbin sıcaklığı seni yaşatmak içindi, kafanın içindeki sesler seni kötüye sürükleyenlerdi. En büyük yalanlar şeytana uydum olurdu, asıl gerçek şeytanlar; kendileriydi.
Kuma bulanmış bedenlerimize dalgalar nefret savurur gibi çarpıyordu, çürümeye yüz tutmuş bedenlerimizin üzerine. Saçlarımdan ıslak tutamlar yüzüme yapışmıştı, elini yüzüme yaklaştırdı, buz kesmiş parmakları tenime temas etti, saçlarımı yüzümden çekti ama parmaklarının konumu hiç değişmedi.
"Ne görüyorsun Alara?" dedi titrek boğuk sesiyle.
Yutkundum, gözleri boğazıma kaydı.
"Aynadan yansımamı izliyorum, çamura bulanmış kirli bir zihin. Kuma bulanmış fakat bedenimize dalgalar çarpsa bile..." diyerek sustum devam edemedim. Kaşları çatıldı.
"Temizleyişini mi?"
"Hayır, boğulsak bile gizlenemeyişini." diye mırıldandım.
Gözlerini kapattı. "Alara. Alara.Alara..." sesinden sinirli olduğu belliydi. "Bu dünya gerçek cehennemde olsa seni hiç kirletemedi, buna izin vermeyeceğim."
"Bu dünya gerçek cehennemdi ve ben bu cehennemin sadece ızdırabıydım."
Çok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız.
O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaberdi.
⏳
"Ben seni tanımıyorum," dedim, soğukça.
"Tanıyacaksın," dedi, sakince. Konuşma tarzında beni rahatsız eden bir şey vardı. "Daha çok zamanımız var."