Yağmur taneleri acı bir melodiyle şehrin sokaklarını döverken, gri bulutlar kasvetin gökyüzüne yayıldığı bir dünyayı sarıyordu. İnsanlar şemsiyeleri altında hızlı adımlarla geçiyor, gözlerinde bir kararsızlık ve korku yansıyordu. Ancak, bu gri ve kasvetli dünyada dikkat çeken tek bir figür vardı: Şemsiyeli adam.
Siyah bir pelerinle örtünmüş, yüzü şemsiyesinin gölgesiyle gizlenmişti. Kız kardeşinin yitik gülüşü ve gözyaşları, intikam ateşini körüklemiş, onu hırslı bir avcıya dönüştürmüştü. Yağmurun sesi, içindeki fırtınayı gizliyor, soğuk damlalar dudaklarından süzülüyordu.
Sokak lambalarının solgun ışığı altında, şemsiyeli adam sessizce ilerliyordu. Şehrin karanlık ve dar ara sokakları, onun kusursuz bir suikastçı gibi hareket etmesine olanak sağlıyordu. Cinayetlerini gizlemek için kullandığı sır dolu yöntemler, polisin bile şaşkınlığını uyandıracak kadar korkunçtu.
Polis teşkilatı, bu yağmurlu kasvetin ardındaki gizemi çözmek için yoğun bir çaba sarf ediyordu. Ancak, şemsiyeli adamın zekası ve soğukkanlılığı, onu adeta bir hayalet haline getiriyordu. İntikam ateşi ve yağmurun soğuk nefesi, onun içinde karanlığın her yanını sarıyordu.
Hikayenin merkezindeki şemsiyeli adam, geçmişin acı dolu anıları ve kaybolan masumiyetin yüküyle savaşıyordu. Okyanuslar kadar derin olan iç dünyasında, umut ışığı bulmak mümkün değildi. Sadece yağmur ve kasvet, onun hikayesinin izini sürmeye çalışanların önünde sonsuz bir engel olarak duruyordu.
Ve böylece, yağmurun hüznü ve kasvetin gölgesi altında, şemsiyeli adamın intikam yolculuğu devam ediyordu. Belki de sonunda adalet sağlanacak, belki de karanlık onu sonsuza dek saracak. Bu kasvetli dünya, hem suçlu hem de suçlunun içinde dolaşıp, izleyicileri gizemle saran benzersiz bir hikaye sunuyordu.Todos los derechos reservados