Şimdi yeniden bir uçurum kenarındaydım. Yeniden aynı yerden bakıyordum aşağı ama bu sefer yanlız değildim. Bu sefer beni bu uçurum kenarına getiren sende yanımdaydın. Belkide çoktan atladın aşağı ama ben durup düşünür oldum. Düşündüm geçmişi ve şuanı. Neler yaşanmıştı ve neler yaşamıştım. Belkide bir köprüdeydim. Hatırladığım, unuttum sandığım her ihanette tahtaları çıtırdayan bir köprüde. Ya da bir yol ayrımında. Saatler geçmişti, günler, haftalar geçmişti ama ben hala ayağımın altındaki cam kırıklarının üstünde bekliyordum. Ama hayır. Bu sefer kalbine cam kırıkları batan sadece ben değildim. Bu sefer yanlız değildim. Aynı acı seninde içini yakmaya başlamıştı ama benim içim soğumamış, daha fazla yanmıştı. "Düştüğünde sana uzatılan eli tutmamak aptallıktır." demiştin. Eğer düştüysen ve sana uzatılan elin sahibiyse seni iten, asıl o eli tutmak aptallıktır. Ben elini tutmuştum. Beraber bir yoldaydık ve ben herşeye rağmen elini bırakmadan yürümüştüm o yolu. Senin avuçlarındaki zehiri görmeden tutmuştum ve sen o zehri yaymadan alıkoyamamıştın kendini. Yaptığın her ihanette kalbime bir çizik atmıştım ve şimdi o kalbim paramparça ayaklarımın dibinde duruyordu. Peki sen kalbimin üstüne basıp geçip gidicekmisin, yoksa benimle beraber atlayacak mısın aşağı?
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır.
Duru amacına ulaşır fakat bilmediği şey ise seçtiği adamın karanlık dünyasıdır.