Odamda oturuyordum ama izlendiğimi hissediyordum. İzleniyordum. İzleniyordum ama kimse yoktu. Ne aşağıda,ne evde,ne odada. Aslında görünen kimse yoktu. Beni izleyen görünmeyen,başka boyuttan bir varlık mıydı?
"Kimsin?" dediğimde,masanın üzerindeki kalem hareketlendi ve kağıda bir şeyler yazıldı.
"Bilemem. Onu sen bulacaksın,Mina Soykan." yazıyordu kağıtta. Görünmeyen bir varlıktı demek.
Bu beni ürkütüyordu. Görünmeyen,başka boyuttan bir varlık beni izliyordu ve aynı odadaydık.
"Peki,neden buradasın?" dedim bu defada. Kalem tekrar hareketlendi,birşeyler yazıldı.
Bu defa ise "Bekçinim." yazıyordu. Sonra varlığının hissiyatı uzaklaştı,duvarın boş köşesin de hissettim varlığını.
O her neyse,beni odamda,duvarımda izliyordu.
Peki bekçinim derken neyi kastediyordu? Ne olmuştu da bekçinim diyordu?
Burada birşeyler dönüyordu.
O izlerken uyumam imkansızdı. Sabaha kadar oturup araştırmam lazımdı.
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.