"O adam, yani baban?" olumsuz anlamda başını salladığında yalnızca anlatmak istediğine odaklanarak devam etti
"Ben o an isteklerimi, onlardan isteyip onlar sayesinde elde ettiğim her şeyi bir bir düşündüm Azra. Ev, oda, teknolojik her türlü alet ve on sekiz olduğum an son model bir araba teklifi. Düşününce bütün bunlar eksiklikleriyle de yapabileceğim şeyler ama ben onlar sayesinde onları elde etmişim aslında. Gerçekten bir annem babam var zannediyordum biliyor musun? Bütün pis işlerin üzerini örf pas eden tozlu bir hayattan ibaret olduğumu bilmiyordum. Çocukları anne babaları ister, sever ve büyütür. Ben anne babamı karşılıksız sevdim ve aslında bir bakıma küçülmelerini engelledim. Karşılığında karnım doyuruldu, üşümedim ama aslında bakarsan ben hiç evlat olarak sevilmedim."
"Nasıl hissediyorsun peki?" kalbinin acımasıyla kalbinizin un ufak olduğu insanların psikoloğu olursunuz bazen. Hatta ihtiyacı varsa onda eksik olan her şey olmak, ona iyi gelmek istersiniz tam o an.
"Hiçlikmiş gibi. Kimsenin olmayan ve kimse olmayan bir kimse gibi. Hiçbir şey olduğumu hissediyorum hayatta." Onun gözlerinin sürekli daldığı noktaya benim gözlerim de kenetlendiğinde onunla aynı şeyleri görüyormuşçasına konuştum
"Hiçbir şey olmak da en az bir şey olabilmektir hayatta, bunu biliyorsun di mi?"
Peki ya biz kimdik?
Yaşamak adlı oyunda 'hiçbir şeylik' rolünü üstlenenler mi,
Kendi hayat senaryoları ellerinden alınıp üzerlerine sahte roller biçilenler mi?
Üzgünüm ki hiçbiri,
Biz bütün bu oyunu çeviren yegane kişilerdik.
Yazan da bizdik,
Oynayan da bizdik.
hiçliğimizle birilerinin her şeyi olmak hikayesini yazıyoruz ve bu oyunda beraberiz...
*merhabalar, yazarınız gazla çalışmaktadır ve ne kadar çok yorum o kadar çok ekmek diyerekten iyi günler*🫠🫶