"Ölmedi. Ölse hissederdim." Gülümseyip yanaklarımdan çeneme yol alan gözyaşlarımı izledi bir süre. "Öldü Kumru, babanı kaybettik." Burnumu çektim. "Neden bu kadar acımasızsınız?" Gözlerime baktı gözlerini kısıp."Gerçekler acıdır ve ben dürüst biriyim." Kafamı iki yana salladım. "Size annem söyledi bunları. Sırf beni ve onu üzmek için...evet, evet öyle." Kafasını iki yana salladı o da. "Hayır Kumru baban öldü. 2 sene olacak yakında. Bir sene gelmedin okula, hatırlasana." Dizlerimi kendime çektim dediklerini yalanlarken. Kollarımı dizime yaslamış çenemi de üzerine yerleştirmiştim. "Sizi annem tuttu. Çok,çok kötü birisiniz." Kollarını omzuma sarıp kafamı boyun girişine yaslarken kafamı sallamaya devam ediyordum sayıklamalarımla birlikte. "Öldü bebeğim. Baban öldü. Gitti artık o." Hıçkırdım. "Ölmedi! Sizden kaçtı. Bana gösteriyor kendini sadece. " Daha sıkı sarıldı. Bir yandan da saçlarımı okşuyordu. "Öldü. Sen babasına düşkün bir çocuktun, onun öldüğünü kabullenemiyorsun." Ağlamaya devam ettim dakikalarca. Her cümlede zıtlaşmaktan yorulduğum için cevap vermeyi bıraktım ama o susmamış sürekli babamın öldüğünü mırıldanıyordu. "Sus artık, lütfen..." "Geçecek..." Birkaç dakika sonra susmuş ve yalnızca benim iç çekişlerim konuşmaya başlamıştı. "Gerçekten öldü mü?" Kafasını salladı. "Öldü." Ağlamaya devam ettim cevabı üzerine. "Hani...Hani babalar ölümsüzdü?" "Ilk onlar ölür Kumru, ilk onlar bırakır evlatlarını." "Sizden nefret ediyorum. " Gülüşünü duydum ensemde. "Sorun değil." Burnumu çektim. Kokusu da gelmişti. "Nasıl anladınız? " iç çekti saçımı okşarken. "Babası ölen bir adam babası ölen bir çocuğun hâlinden anlar. " Sesimi çıkartmadım. İçim huzursuz olunca "O zaman sizden nefret etmekten vazgeçiyorum. Babası ölen adamların ve çocukların sevilmeye ihtiyacı var."