"...Peki ya ayak işleri? Dilekleri gerçekleştirmek, insanları birbirine âşık etmek, akarsuların akışını denetlemek, çılgın rüyalar görmenizi sağlamak, demir eksikliği olan çocukları sıva yemeye yöneltmek, çok sevdiğiniz yazarın aklına kuvvet verip harika kitaplar yazdırmak, kötü kalpli insanların suratları üzerinde çılgınca parti yapıp yüzlerinin erken kırışmasını sağlamak gibi önemsiz günlük işleri kim yapar? Kendine evren polisi diyen, Tanrı tarafından binlerce yıl önce yaratılmış, iradeye sahip küçük ışık tanecikleri elbette..."
Tunç; garip, huysuz, sivrizekalı ve her zaman mantığından yana seçim yaptığını sanan, fevri bir gençtir. Duygularını belli etmeme çabasına, hatta çoğu zaman bastıracak duygulardan yoksun olmasına rağmen âşık olmuştur. Bulutlar üzerinde gezerken, hiç beklemediği bir anda karşılaştığı ihanetle yere çakılır ve yıldızlardan bir dilek diler: düzgün huylu, tatlı bir sevgili. Maalesef dileği yanlış pırıltılara çarpmıştır.
20 Mayıs 2018
(Bazı bölümlerde bel altı espri vardır.)
Bekar bir adam, yaşadığı travmatik yangından sonra tüm ailesini kaybeder. Enkazdan elinde tek kalan ise büyük babasının gözü gibi baktığı bir oyuncak bebektir.
Bez bebekle birlikte, büyük babasından kalan ücra bir malikaneye taşınır ve yıllarca orada yaşar. Şeytani bakışlı bez bebek, yeşil gözlü, kumral saçlı ve gerçek bir bebek büyüklüğündedir.
Henri-bekar adam- yatmadan önce her gün bebeğin saçlarını okşar. Tüm sırlarını ona anlatır ve onunla, kurmaması gereken bir bağ kurar.
Bir gün, evine gelen misafirin bez bebeğe zarar vermeye çalışması sonucu, büyük bir patlama yaşanır, tüm ilmekler çözülür ve içinden, yüzü ilmekli bir adam çıkar.
Peki ya bu adam, hiç bilmediği bir dünyada ne yapacaktır?
Peki ya bez bebeğin sahibi, korkusunu yönetebilecek midir?
Eşcinsel bir hikaye olacaktır. korku ögeleri bulunur.
Bu hikayede olan herkes ve her olay hayal ürünüdür. 18 yaş altı için uygun değildir.