gök gürledi ben daha çok ağladım, yağmur yağdı ben daha çok ağladım sanki gökyüzüde benimle yas tuttu rüzgar esti göz yaşımı silmek ister gibiydi insanların yapmadıklarını yaptılar benimle ağladılar yaşımı sildiler ama ne kadar yalnız olduğumu unuturamadılar. nasıl unutulur ki bir aileye sahip olmamak, bir evinin olmaması, yalnızlık nasıl unutulur ki bir el uzandı karanlığın ortasından yağmur yavaşladı gök gürlemeyi, rüzgar esmeyi bıraktı ben elin sahibine baktım masmavi gözleri simsiyah saçları vardı bu nasıl bir uyumsuzluktu gece ve gündüz gibi nasıl zıtlık, uzattığı elle baktım başını salladı ve sesini duydum
-yeni hayatına hazır mısın gökyüzü ?
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...