"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu.
Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın ola bana o isim ile seslenme. Senin o ismi demeye artık hakkın yok! Balca'yım ben anladın mı?!"
Sendeledi, canı yanmıştı, yansındı. Bana bunu yapmayacaktı. "Senin adın o, ben nasıl senin adını başka bir isminle sesleneyim Ala!"
Benim adım artık Ala değildi, o Ala'yı bitirmişti, Ala tekrar ölmüştü. Bir daha gelmemek üzere. Sinirle omzundan ittim. Tekrar sendeledi. Kimsenin yıkamadığı Yüzbaşı Karan Çevik'i ben bir itmeyle yıkıyordum. "Öldürdün lan Ala'yı, öldürdün. Bir daha geri getirmemek üzere öldürdün." Gözlerinde yapma der gibi bir hâli vardı.
Yapacaktım. "Deme öyle, nolursun Ala yalvarıyorum sana deme öyle." Sol gözünden yaş aktı.
"Ne yalvarıyorsun lan sen bana! Ne hakla? Hangi sıfatla bana yalvarıyorsun. Artık ne ölüne ne ölüme Karan Çevik."
İki Yüzbaşı, iki çocukluk arkadaşı, iki asker arkadaşı, iki şehit çocuğu, iki yaralı çocuk.
Bir tim komutanı, bir o timin askeri.
Ya ikisi birbirini tamamlayacaktı, ya da ikisi de birbirini bitirecekti...
KANLI HARBİYE
Bir gece belirsiz kişiler tarafından ülke adamlarına yönelik yapılan vahşi katliam sonucu ülke geri dönülmez büyük bir uçuruma sürüklenip kendi içinde parçalara ayrılır. Ve bu bütün dengeleri altüst eder. Çünkü ülkenin her bir bölünmüş bölgesi farklı federallerin hâkimiyeti altına girmeye başlamıştır.
Her federal kendi düzenini, kendi kurallarını oluşturur. Kimi federal halkına özgürlüğü, eşitliği ve rahatlığı sunarken, kimisi acımasız diktatörlüğü ile halkını anarşi içinde kaybeder. Bölgelerinde yaşayan insanlar ise; bu korkunç düzene uymak zorundadır. Oluşan iç savaşlar ve sınıfsal çatışmalar şehirler arasında kanla çizilen sınırlar...
Bu korkunç düzeni dünyaya ifşa etmek için yola çıkan Ülke Başkanın tanınan kızı Doktor Pera Dorokva ve bu yolda ona eşlik edecek olan ülkeni en üstün askeri ordusu Matov'da Yüzbaşı olan Harpkan Davis.
Sizce, onları neler bekliyor?