Geçmişte derin yaralar almış iki insanın hayatları, beklenmedik bir şekilde kesişir. Feyza, çocukken yaşadığı acı dolu anıları hâlâ unutamamış, ancak tüm zorluklara rağmen hayata tutunmuş güçlü bir kadındır. Bir gün, yol kenarında terkedilmiş, konuşamayan ve yürüyemeyen bir çocuk bulur. Kendi yaşadığı zorlukları bu çocuğun gözlerinde gören Feyza, onu evlatlık alarak yeni bir hayata kucak açmaya karar verir. Ancak bilmediği bir şey vardır: Bu küçük çocuk, geçmişte büyük acılar yaşamış, şimdi ise sert ve mesafeli bir adam olan Aras'ın kayıp kardeşidir.
Ozan, yıllardır kapattığı yaralarını açan bu karşılaşma ile yüzleşmek zorundadır. Kardeşini yeniden kazanmak ve Feyza ile kurduğu bağın arasındaki sert duvarları yıkmak için mücadele ederken, hem kendi geçmişinin karanlıklarından hem de yeni sorumluluklarından kaçamayacaktır.
"Kırık Kalplerin Gölgeleri", derin yaralarla şekillenen hayatlar, ikinci şanslar ve aşkın iyileştirici gücünü keşfeden bir hikâye. Hem kalbinize dokunacak, hem de unutulmuş duygularınızı yeniden canlandıracak.
Ona hiç sarılamamıştım mesela.
Hiç elini tutamamıştım.
Hiç öpememiştim.
Hiç koklayamamıştım.
Hiç sevdiğimi söyleyememiştim.
Hiç dokunamamıştım.
Hiç beraber uyuyamamıştık.
Hiç saçlarıyla oynayamamıştım.
Hiç dizlerine yatamamıştım.
Hiç özlediğimi söyleyememiştim.
Hiç, hiç bu kadar değersiz hissetmediğimi anlatamamıştım.
Bu kadar hiçin arasında, her şeyim olmayı nasıl beceriyordu?
Çünkü bir gülüşü yetiyordu bana. Sayılı sayıda görsem de, yetiyordu. Kıvrılan dudakları hiçliğe meydan okuyup, her şey hâlâ benim elimde, diyordu adeta. 'İstersem bütün hiçliği, çivileri ile beraber tabanından söküp, yerine istediklerimi dikebilirim. Hiçi hep, zerreyi zirve yapabilirim. Her şey hâlâ benim elimde.'
Umut var, sadece biraz naza çekiyor kendini. Tutarsam bırakmayacağımı, benim onu dibine kadar harcayacağımı ve ortalığın tozunu attıracağımızı biliyor. Hâliyle gelmiyor. Çünkü küçücük bir umut ile bütün dünyayı karşıma alacağımı bilen herkes gibi, o da korkması gerektiğini biliyor.