Willburry, anathory kasabasında ki en eski cadılardan birisidir. Faun cadı meclisi ile birlikte yaşarlar. Willburry'nin yaşam tarzı olsun, inancı olsun, bu kasaba da çok değer verilen bir cadı'dır. Willburry pagan dinini çok önemseyen bir kızdır. Willburry, faun cadı meclisi ile birlikte her sene, her ay, pagan bayramlarını aksatmaksızın kutlamaktadırlar. Faun cadı meclisi, her gün orman da toplanırlar, dört element vasıtasıyla doğa ile iletişime geçerler, büyü ile evrende olan enerjileri, doğayı ve kendi özlerini keşfederler.
Mevsim, yaza doğru yaklaşıyordu. Günlerden 1 Mayıs günüydü. Biz paganlar arasında buna Beltane bayramı diyoruz. Beltane bayramı, keltlere göre çiçek bayramıdır. Bu bahar şenliği, yazın ilk günlerinde başlar.
Bugün, herkesin dilinde, aynı melodi, dans ediyorlardı. Ruhlarında dolaşan mutluluk... Kasabada ki tüm cadılar, bu bayram için birlikteydi. Herkesin ellerinde flüt ve harp vardı. Yavaş yavaş hava kararmaya başlıyordu. Willburry; Walpurgisnacht gecesi!
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.