Hepsi saçmalıktı, hepsi. Korkunç bir rüyaydı. Belki garip bir halüsinasyondu. Çölde susuz kalmış bedevi gibi serap görüyordu. Sözcükler o kadar uzuyordu ki fiziksel dünyada sonunun gelemeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Gözleri buğulanıyordu, doğruyu-yanlışı seçemiyordu. Nefesleri düzensizdi. Boğuluyormuş gibiydi. Göğsü o kadar ağırlaşmıştı ki ağırlığın altında tüm kemiklerinin kırıldığını hissetti. Gerçek değildi, gerçek olamayacak kadar korkunçtu.
Tenine değen her şeyi tüm sinirleriyle hissediyordu, o kutsal kahkahayı duyuyordu. Dudaklarından dökülen kelimeler havada yuvarlanırken kuş cıvıltısına dönüşüveriyordu. Gözleri evrenin karanlık sırlarına açılan pencereler gibiydi. Nefesi, değdiği her yeri yakıyor, ancak peşi sıra cennet bahçeleri bırakıyordu. Tanrım, kokusu... O da gerçek olamayacak gibiydi.
victoria, with lots of love.