Kafamı soktukları sudan saçlarımdan tutarak çıkardıklarında dudaklarımdan çığlık döküldü.
"Tekrar soruyorum hanımefendi. Neden aylarıdır peşimdesin,"dedi Hikmet İhsanlı sanki bilmiyormuş gibi alayla gülerek.
"Sizi tanımıyorum ben," dedim titreyen sesimle. Bu dediğim Hikmet'i tatmin etmediği gibi güldürmüştü de. "Öyle mi? Ben seni tanıyorum ama,"diyen adam eliyle kafamı tekrar suya sokmalarını işaret etti.
Benim kafam tekrar o suya gömülürken artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Babam kendimi koruyabilmem için beni yetiştirmeye çalışsa da ancak bu kadar olabilmişti. Ben devletin askeri veya polisi değildim sonuçta.
"Asya Aksoy, babası Ali Esat Aksoy. Adam eski asker, yıllar önce öldüğü haberi Türkiye'ye yayıldıktan sonra öz annen ile ortaya çıktınız. Adı neydi? Rüya! Ama işe bak ki öz annen de kısa bir süre sonra ortadan kaybolunca babanın karısı Ada büyütüyor seni ve senden dişli bir gazeteci yaratıyor. O dişli gazeteci yıllar sonra kendine bir zirve inşaa edip oturduğun da ise benim gibi bir adama bulaşmanın pişmanlığını yaşıyor?" Dedi dalga geçerek.
Benim saçlarım adamın elinde yumak yumak kalırken ben dayanamayıp sandalyemi arkaya doğru ittim ve beni saçlarımdan tutan adama dirseğim ile vurdum on ikiden. Adam iki büklüm olurken ben nefret ile baktım Hikmet'e
"Doğru diyorsun. Babam eski asker erkek kardeşim başkomiser, amca dediğim adam istirahatçı ve daha sayamadığım diğer aile üyeleri. Buradan ölün çıkar Hikmet."
Ben titrerken adamlardan biri koştur koştur içeriye girip Hikmet'e telefonu uzattı. "Abi, Arslan abi arıyor," diyen adamın ardından kalın bir ses yankılandı.
"Hikmet Hikmet... Tüm haber bültenlerinde sen varsın Hikmet. Gazeteci kaçırmak ne cibiliyetini sikerim! O kızı tırnağına zarar gelmeden salacaksın evine gidecek beni Türkiye'ye getirme!"
Ben telefondan çıkan gür erkek sesi ile kaşlarımı çat