- Şemşamerlerin içine girdi oğlum top, atan alır! - Atıf doğru söylüyor, atan alır! - Alırım ki! Gözde abisine göz devirmiş ardından yedi yaşında bir çocuk ne kadar cesur olabilirse o kadar cesaret ile ayçiçeği tarlasına ilerlemişti dikkatle. Peyami dede onu görürse bir miktar kızabilirdi. Geçen ay topu kaçan çocuklar ondan korktukları için girip alamamışlardı. Yaşlı adam saatlerce tarlayı izlerdi boş boş, haliyle herkes onun meczup olduğunu düşünür biraz da tırsarlardı. - Ne arıyorsun orada ufaklık? Gözde olduğu yerde kalırken yakalanmış olmanın verdiği utançla abisinden yana baktı. Kaçmıştı hainler. Onu annesine şikayet etmeyi aklının bir köşesine yazarken mahçup şekilde gülümsemişti. Belki masum bir çocuk olduğunu anlarsa Peyami dede ona kızmazdı. - Top, şemşamerlerin içine kaçtı da.. Onu almaya geldim. - Günebakan. - Ne? Peyami dede yüzündeki silik tebessüm ile mırıldandı sakince. - Günebakan onların adı, her daim güneşe bakarlar. Afallayan küçük kız mırıldandı şaşkınca . - Ama onların kafası yok ki, hatta gözleri de yok. Güneşi nasıl buluyorlar? Peyami dede cevap vermeden önce kırmızı topu uzattı küçük kıza. - Hissederler mutlaka, seveni ve hayat vereni hissederler. Gözde onun ne demek istediğini anlamasa bile gülümsedi kocaman. En azından ona kızmamıştı. - Teşekkür ederim. Bir cevap beklemeden bahçe kapısına koşturdu kucağındaki top ile. Annesine şikayet etmesi gereken bir abisi vardı. Gidişini sessizce izleyen Peyami dede bakışlarını tarladan yana çevirdi. Tutunduğu tek şey bu değil miydi? Özlemini sessizce fısıldadığı günebakanları izlerken titrek bir nefes aldı. Ondan öğrenmişti tüm bunları. Onu taklit ediyor, kavuşacağı anı bekliyordu her saniye. Gece olduğunda başını bükenler içinde yanlızca günabakanlar yoktu..