"Kollarını kaldır, izin ver yağmurun yağmasına... Biliyorum, korkuyorsun ama geçecek. Hepsi geçecek bana güven..."
Sıla, ilk 8 yaşında tanıştı hayatın acı gerçekleriyle. Bu onun için zordu çünkü gerçekler elinden her şeyini almıştı. Ailesini, hayatını, mutluluğunu... Her şeyi gitmişti. Bunların hepsi yağmurlu bir gecede gerçekleşmişti. Mutluluk, sonra bir ses ve intikam hırsı... Hepsi buydu. Sıla, o günden sonra nefret etti yağmurdan... Travması oldu yağmur. Yenemeyeceği bir travma. Ayrıca bu travmayı oluşturan kişiyi öldürmek istiyordu. Fakat travması onu engelliyordu.
Yine birgün kendini sessiz sokaklara atmıştı Sıla. Fakat yağmurun yağacağını nereden bilsin? Travma, yine travma. Fakat bu sefer farklı birşey vardı. Karşısına biri çıkmıştı...
İçinde hâlâ acıyan bir yer vardı, ama iyi şeyler vaat eden bir acıydı bu, tamamen kapanmadan önce kabuk tutarken yanan yaralar gibi sıcak, ama yumuşak bir acı.