Kurtarmak için girdiğim yolda, şimdi; kurtarılmayı bekliyorduk.
Zincirlerle bağlanmış ellerimi çekiştirdim. Bileklerimdeki sıvı kandan başka bir şey değildi. Ellerimi usulca yere bıraktım dermanım kalmamıştı. Karşımdaki kapıya diktim gözlerimi. Çocuklar ölüyordu. Kadınların hayatı mahvediliyordu. Ben bu yola, onları kurtarmak için girmiştim. Karşımdaki kapı gürültüyle açıldı.
Elleri ve ağzı bağlanmış olan Samire baktım. Bulanık görüyordum. Ellerimi çekiştirip ayağa kalktım ona doğru koşmaya çalıştım ama ilk adımımla yere sertçe düştüm.
Dizlerime batan çakıl taşları ve kırık camlarla inledim.
Samire baktığımda bana acıyla baktı. Onu seviyordum, öyle seviyordum ki, bir kuşun kanatları gibi kalbim çırpınıyordu. Gülümsemelerim onundu. Şayet zamanında ona sarılmaya cesaret etseydim şimdi dizlerim çakıl taşlarıyla buluşmazdı.
Ellerimi yere bastırıp ayağa kalkmaya çalıştım. Ellerime batan camlara hissizce baktım. Samirin ağzındaki siyah bezi çektiler. Samir kurtulmaya çalışıp bana doğru adım attı. Gülümsedim. Tüm imkansızlıkların içinde bile imkan yaratırdı.
O Samirdi, kurtarırdı bizi. Gözlerini acıyla yumdu. Gülümsemeye devam ettim.
Burdan kurtuluş yoktu ama ben Samire gülümsemeye devam ettim.
"Bak bakalım, burada kim varmış?" Adam alayla Samiri bana doğru itti.
Samir büyük adımlarla, bana gelmeye başladı. Geliyordu. Bana geliyordu...
Hızla karşımda durdu zencirlele bağlanmış ellerim hissizce sallanıyordu. Ellerimi kaldırıp hızlıca ona sarıldım. Kollarını kaldırıp, beni zencirle bağlanmış elleriyle tuttu. Sıkıca sarıldı. Biz sarıldık. Dışardan gelen bağırışmalarla Samir benden ayrılıp beni arkasına itti. Kapı birden açıldı ve gelen büyük gürültüyle Samire tutunmaya çalıştım o hemen beni kollarıyla sardı gelen ikinci gürültüyle yere düştük.