Gecesi gündüzü, yazı kışı ve uzun, kalın gövdeli yaşlı ağaç dalları..
Yıllar önce Mahalleden Eğitimi için Yurtdışına Giden Yağız Demir Atilla, gençliğini , o dar sokaklarda Portakal kokulu, kıvırcık saçlı Berrinini izleyerek geçirmişti. Eğitimi bitince ardında bıraktığı ailesini, geride bıraktığı mahalleye dönmek istedi.
onu gördüğü zaman anladı...
Elindeki siyah valizi ağırca yere bıraktı. Karşısında ona doğru seslenen kız kardeşi Damla, özlem dolu parıldayan hareleri ile bakarken, gözlerini kardeşinin yanında duran kıza doğru çevirdi. Siyah hareleri, kehribar rengi gözler ile buluştu. Gözleri, karşısında duran olgun bedeni süzmeden edemedi.
bakışları boğuklaştı. Geride bıraktığı küçük Berrini büyümüştü.
kıvrımlı beli, uzun kıvırcık turuncu saçları, Beyaz teni.
Beni fark ettiğinde ise gülümseyip, Damlanın arkasından bağırarak koşmaya başladı.
" Nermin teyze, Koş! Yağız Abi geldi!"
Abi diyen ağzını...
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."