Kayıp Gölge, aile sırları, yetenekler ve tehlikelerin iç içe geçtiği sürükleyici bir macera hikayesini anlatır. David Morrison, kaybolan kardeşi Alex'in izini sürmeye kararlıdır ve bu arayış onu geçmişin hayaletleriyle dolu bir dünyaya sürükler. Alex'in sahip olduğu özel bir yetenek, hem onu hem de ailesini tehlikeli bir örgütün hedefi haline getirir. Siyah pelerinli örgüt, ailelerin yeteneklerini ele geçirme ve dünyayı kontrol altına alma amacındadır. David ve Alex, aile sırlarını ve yeteneklerini koruma görevini üstlenirler, ancak bu mücadele sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel bir sınavdır. İpuçları, gizemler ve tehlikelerle dolu bu roman, okuyucuları aksiyon dolu bir yolculuğa çıkarırken aile bağlarının gücünü ve insanın içindeki potansiyeli keşfetme yolculuğunu anlatır.
Neden Okumalısınız?
"Kayıp Gölge," heyecan verici bir gerilim ve dramayı bir araya getirerek, sürükleyici bir hikaye sunar. Aile sırları, gizemler ve karmaşıklıklarla dolu bu roman, karakterlerin içsel mücadelelerini ve kararlılıklarını vurgularken, aksiyon dolu sahnelerle okuyucularını etkileyici bir dünyaya taşır. Eğer gizemli hikayeler ve güçlü aile bağları sizi cezbetmeye yetiyorsa, "Kayıp Gölge" sizi kendine çekecek bir kitap olabilir.
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"