Denize düştüğünde kedisine sarılanların;bir tatlı kaşığı gençlik, bir tatlı kaşığı hayal kırıklığı ve bir su bardağı dolusu gözyaşıyla yapılmış elmalı turtanın,yağmurlu bir doğum günü akşamı karşıdaki eve götürülen bir dilim doğum günü pastasının ve neredeyse bozulmak üzere olan bir gramofondan yükselen Bülent Ortaçgil sesinin, genç bir kadının odasında 'Bu su hiç durmaz.'diyerek ruha bürünmesinin hikayesi. Bu hikaye en çokta yalnızlığı seviyorum diyen ama hayat plağındaki şarkı bittiğinde gramofonun iğnesini kaldırması için başka bir ele ihtiyaç duyanların hikayesi.
En sevdiği şarkı dört dakika on sekiz saniye sürenler, akşamüstü hep genç kalanlar, gece gelince gemisi batanlar,kitap sayfalarını kıvıranlardan nefret edenler,hayatı bir kutu hapa bağlı olanlar,hatalarıyla var olanlar,Galata'nın hemen dibindeki bir sahafta aradığı aşkı bulanlar veyahut bulduğunu anında kaybedenler üzerine üzerine bir inceleme. Ya da bir günlük sayfası.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."