Geçmişin soğuk pençesi, sadece Elina Bennett'in yüreğinde yara değildi. O, çocukluğunda her yıl yeni bir şehir değiştirmek zorunda bırakılmış, alıştığı her bir gün başka yerlere alışmak zorunda kalmıştı. Bir ailesi vardı, öyle biliyordu, ama o ailesi geçmişin gölgeleri arasında sıkışmış viran olmuş ve dağılmıştı.
Gerçekleri öğrendiğinde, çocukluğundaki enkazın altında sıkışmış tohumdan çiçek açacak mıydı?
Arkasında kocaman ordular, güçler, gölgeler, eğitimciler varken.. onun kalbinde ise kaybettiği çocukluğunu bulmak, mezarı bile olmayan babasına bir mezar bırakmaktı. Gerçek benliğini, güçlerini öğrendiğinde onun için her şeyden bir haber kocaman bir kapı açılacaktı gün yüzüne, bu kapı sayısız ölümsüzün yaşadığı, çeşitli güç gruplarına sahip olan varlıkların eğitim gördüğü herkesten gizli sıradışı bir okuldu. Bu okula, karanlık geçmişi yüzünden gerçek kimliğini gizleyerek giren Elina, sadece gerçekleri öğrenmeyecekti.. demir kubbelerin altından damlayan kanlar geceyi ele verecek, kilitli olan kapılar birer birer açılacaktı.
Bir şeyi unutuyordu Bennett, her şeyin içerisinde onca gücün, kıyametin, karmaşıklığın ortasında gerçekleri öğrenmek için sıkışan kalbi bir şeyi unutuyordu.
Aşk'ı..
Ve Bennett hatırladığında, geceden bile daha karanlık uzman nişancı Alexander Donovan, enkazın altındaki çiçeğin büyümesine izin verecek miydi.
Yoksa asıl kıyamet, yeni mi başlıyordu?
Kapak: benbittimaq
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir.
Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir.
Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla...
Kesit:
---
Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak.
"İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler.
"Türk mü?"
Neler oluyordu??
Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa.
"Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam.
"Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum.
"Klanıma hoş geldin küçük kız..."