Gözlerimin içine ruhsuz gözleriyle bakarak bir kaç adım daha attı bana doğru. Gülümseyen suratım yavaşça yerini anlamsız bakışlara bırakırken, yumruk yaptığı elindeki zarfı, avuçlarının arasında buruşturarak yukarı kaldırdı ve titreyen elimi tutup içerisine bıraktı. Çatık kaşlarla anlamadığımı belirtip bakışlarımı avucuma indirdim. "Bunun için miydi?" Neden bahsediyordu bu adam? Neden böyle bakıyordu? Elimdeki zarfta ne vardı? Usulca çektim elimi açtım zarfı.Bunlar. Gözlerim onu bulurken aynı bakışlarla karşılaştım. Bu kağıt parçaları mı sebepti bakışlarına? Ağzımı aralayıp konuşacakken "Yüzünü görmek miğdemi bulandırıyor. Hâlâ nasıl bakabiliyorsun gözlerime? Canımmış, yârimmiş gibi?" Kapattım ağzımı. Benmişim iç acısı. Kapattım gözlerimi. Gülümsedim ve döndüm arkamı. Allah biliyor ya. Hiç bir sessizlik bu kadar acı veremezmiş susunca anladım. ~~~~ "Anlattın mı peki doğrusunu, işin aslını anlattın mı? Hım?" dediğinde, ellerimde olan bakışlarımı yüzüne çıkartarak bir süre gözlerindeki korkuyu izledim. Nasıl baktım bilmiyorum ama gözleri iyiden iyiye dolmaya başladı. Kaşlarım çatılırken gözünden akacak damlanın sebebi olmayı sindiremedim. Gözlerimi duvara dikerken, "Sormadı ki" dedim. Yüreğimi en çok dokunan kısmı dilimden dökerken ne çok acımıştı içim böyle. Nedendi? Derin iç çekişini dinledim. Derin soluklar alırken sakinleşmeye çalıştığını hissediyordum. Oturduğu kanepede iyice bana dönüp ellerimi tutarak "Tamam. Ben söyleyeceğim ona. Anlayacak çok pişman olacak. Nolur, nolur bakma böyle." Ellerimi ondan çekip ayağa kalktım. "Hayır. Gerek de yok zaten artık. Sormadı diyorum Eylül duymuyor musun beni? Bana, can'ına sormadı. İnanmış. Aklın alıyor mu senin? İnanmış. Artık hiç gereği yok, bu kadarmış. Gidiyorum zaten ben. Benden de buraya kadar." ~~~~All Rights Reserved