"Görmediler.
Duymadılar.
Bilmediler.
Ölenler ve kalanlar, nefes alırken bile yaşayamayanlar.
Sesleri soluk olduğunda feryatlarını içinde koparanlar...
Nefes alırken mezarı külle dolan, ateşten kaçar mı sandın?
Ateş söndü, cehennem soğudu.
Çağrın doldu taştı, mahşere dayandı."
Hayatın bedenlerini mahkûm ettiği fakat ruhlarını bir türlü bulamadığı birbirinden bağımsız ama birbirine hiç bilmedikleri yerlerden bağlı bir grup gencin içine düştükleri tehlikeli bir savaş.
Kendilerini bulma ve aslında kaybetme yolcukları...
Ölmek için yalvarmaları ama yaşamayı da kalpten dilemeleri.
Küçük bir kızın ölmesi, kötü bir kadın olarak yeniden doğması.
Küçük bir çocuğun dibi boylaması ve dünyalarının karanlığa boyanması.
Olayların büyümesi, kalplerin uyuşması ve bazı insanların saf kötü olması üzerine yazılmış bir genç kurgu romanı.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...