Saat sabaha karşı 03.34...
"O gece, bana 'Birlikte güneş'in doğuşunu izleyelim mi ?' diye bir soru sordu. Aramızda yalnızca birkaç ev vardı, çatıdan baktığımda belki de onu görebileceğim kadar yakındım ona. Uykular içinde kıvranırken, esnemeleri nefes alıp vermesini engellerken bana böyle bir soru sordu. Bunca yıldır hayatımda varlığını bildiğim ama hissedemediğim onca insandan böylesine güzel bir teklif almamışken, o tüm huzur saçan benliğiyle bana 'Birlikte güneş'in doğuşunu izleyelim mi ?' dedi...
Burası benim büyüdüğüm, çocukluğumu kahkahalarla geçirdiğim, kimi zamansa bir ağaç dibinde kimsesizliğime ağladığım bir yerden farklıydı ilk kez.
Belki aylarca, belki de yıllarca; sesini yalnızca aralıklı zaman dilimlerinde duyabileceğiniz, dokunmak istediğinizde ekranı sevmekle yetinmek zorunda kalacağınız, kokusunu duymak için takvimden yaprakları binbir hevesle koparacağınız, aynı fotoğraf karesinde yan yana gelmesenizde aynı denizin kumlarında ayak süründürebildiğiniz bir insana kalbinizin yolunu çizer miydiniz ?
Bu, bir uzak mesafe hikayesi! Birbirini çok eskiden tanıyan iki insanın, birbirlerini yeniden görecekleri gün gelene kadar geçirdikleri zamanın; gecelerce minicik bir ekranın içinden birbirlerinin gözlerine bakmaktan saniye yorulmayan, aralarındaki binlerde kilometrenin varlığına rağmen aşkı dibine kadar iliklerinde yaşayanların hikayesi !
Burası, bu satırlar ve bu kelimeler dünyanın iki ayrı ucunda yaşayan iki insanın ütopyası ve burada anahtar kelime yalnızca sabırdır.