Yediveren Yayınları tarafından yakında yayımlanacak olan kitabın arka kapak yazısı:
"Olaylar gerçekleşirken oradaydım, bir figüran gibi, ben ruhumun yarım kalmış kısmını tamamlamaya çalışırken, yaşayan ve olayları yönlendiren diğer yanıma, sürekli lafımı geçirmeye, sözümü dinletmeye çalışsam da, hiçbirine mani olamadığım aşikar, ayaklarımın olmaması bunun sonuçlarından yalnızca biri…"
"Avucundaki silahı nihayet fark ettiğinde, bir polis aracı yaklaşıyordu. Polisleri görünce irkilmesinin gerçek nedeni, sokak kenarında sergilediği ve kendini yıllarca hapse sokacak o sahnesi değil, iki gece sonra işleyeceği cinayeti idi… evet, o silahla yakalansa, sorgusuz sualsiz yıllarca belki de ömrü boyunca hapis yatardı. Belki de hepsini birden düşünüyordu: doğduğu günden ölümüne kadar, bütün hayatı orada gibiydi işte, avuçlarının arasında, altıpatlar bir halde…"
İptila ve Köpek, çatışmaları anlatıyor: İnsanın insana ettiğini, babaları, oğulları, katilleri, vicdanın köpeklerini, aşkın iptilasını... "Benim ayaklarım yok" sözüyle başlıyor roman. Seksen ihtilalı yıllarında işlenen bir cinayet ile yirmi dört yıl sonra Ankara'nın göbeğinde işlenen bir aşk cinayetinin, yani katillerin hikayesi... Sarsıcı olduğu kadar yeni ve dokunaklı... Yeni bir yazardan psikolojik bir gerilim...
Tek davası okumak olan Avin Mirşad.
Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad.
"Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi yakansın."
Hayatın acımasız döngüsü içerisinde birbirlerine denk gelen iki insan.
"Mezopotamya şahidim Avin. Hem gecem hem gündüzümsün. Sen benim gökyüzümsün."
Herkesin bir yarası var. Güneş kadar yakıcı, gece kadar karanlık.