Dakikalardır hareketsizce dizlerinde uzanan kızın saçlarını okşadı. "gel, yaralarını ben sarayım. ömrümü ömrüne katayım. bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım." Düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu sansa da olduğu yerde dönüp yüzünü onunkine çevirmesi panikle sormasına sebep oldu. "Uyandırdım mı?" Selin ovuşturmamak için zor tuttuğu gözlerini yumup gülümseyerek başını iki yana salladı. "Sesin çok güzelmiş, bana neden ninni söylemedin?" "Ninniyle mi uyuyacaksın? Ben de benim sesim yetiyor sanmıştım." Elini saçlarında dolaşan büyük elin üzerine koyup dudağına yaklaştırdı. Avucuna bırakılan öpücükle Selim'in gözleri büyümüştü. "Zaten yetiyor." dedi boğuk bir sesle. Aynı şekilde Selim de dudaklarını Selin'in avuç içine yasladı. "Seni çok sevdiğimi biliyor musun?" Genç kız onaylayan mırıltılar çıkardı. "Vazifeniz, memur bey." dedi ilk tanışmalarına ithafen gülerek. "Sonunda, vazifemiz oldu artık." dedi o da gülümseyerek. Selim, sevdiği kadının da artık vazifesi haline gelmesinden fazlasıyla memnundu.