Acıya kahkaha atabilen bir sanatsa eğer; ben çok pahalı bir tabloyum demiş Charles Bukowski
Hayatım pahalı bir tabloydu. Bende onu canlandıran bir oyuncu. Acıyla küçük yaşta tanıştım. Ve ona direnmek için çok uğraştım. Ama sonra öğrendimki bazen direnmek işi daha da zorlaştırıyor. O yüzden kabullendim. Acımı kabullendim onunla yaşadım. Buna rağmen mücadeleyi asla bırakmadım, acımla mücadele ettim.
Çünkü ben Mehir Doğan, 21 yaşında bir genç; bu hayata kardeşiyle tutunan bir abla, anne ve babasını kalbinde yaşatan bir evlat, düşe kalka koşmayı öğrenen çocuk, mutfakta vakit geçirmeyi seven acemi bir aşçı, kitaplarına aşık bir yazar, dünyayı çiçeklerin aydınlattığını düşünen bir çiçekçi.
Vazgeçmekte yaşamak kadar zordu. Ama ben vazgeçmeyecektim. Hemde geçmişimi yeni öğrenmişken vazgeçemezdim.
Geçmişte bu kadar şey yaşamış olması gelecekten daha fazlasını beklememe sebep olmuştu. Özellikle öğrendiğim her yeni bilginin geleceğimi sarsacağına inanmaya başlamıştım.
Hayatın getirisi bilinmediği gibi bazen götürdükleri de bilinmiyordu. Hiçbir şey aniden ortadan kalkamazdı, her şey zamanla kayboluyordu. Ama ben artık geçmişimin parçaları kaybolmadan kurtulmak istiyordum.
Tabii bu zaman içinde ben de kaybolmamayı başarırsam.
✫✫✫✫
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır.
Duru amacına ulaşır fakat bilmediği şey ise seçtiği adamın karanlık dünyasıdır.