Askeri kurgudur.
"O maviydi, ben yeşil; tıpkı bir Karadeniz gibi. Birbirinden ayrılmaz, ayrılması düşünülemez, öylesine birlikte, öylesine içten. Biz birbirimize aitiz Karadeniz, bunu sana kanıtlayacağım."
Eczacılık fakültesinden yeni mezun olan Doğa Tanrıkulu, beş yıl önce itiraf ettiği ama karşılık bulamadığı aşkından bir türlü vazgeçememiştir. Bu beş yılda O'nu görmeyi sonuna kadar reddetmiş, ondan haber bile almamış, üstüne başka birini sevmeye çalışmış ama başarısız olmuştur. Üniversitenin son gününde katıldığı partide olan bir olaydan sonra karakolluk olunca, abisini aramak zorunda kalmıştır. Abisiyle birlikte gelen O'nu, yıllar sonra ilk defa görmüştür. İşin kötü yanı, artık sürekli onu görmek zorunda kalacaktır çünkü hem ailesiyle annesi aynı mahallede oturuyorlardır ve Doğa'nın kalmak zorunda olduğu evde, O'da kalıyordur. Aşkına hep sahip çıkan Doğa, bu süreçte onu unutup unutmadığını, onu aşıp aşamadığını anlayacaktır.
Yüzbaşı Atlas Karadeniz, beş yıl önce hayatındaki büyük değişikliklerin yanına, bir de ufak bir kız çocuğu eklenmiştir. Sürekli görevlere çıkan Atlas'ın görevlerinden başka düşünmek istediği bir şey yoktur ama o kız çocuğuna karşı bir şey hissedip hissetmediğini, şu an anlamak üzeredir. Belki de her şey için artık çok geçtir.
Duyduğum şeyin bilinç altımın bana bir oyunu olduğunu düşünmek istiyordum.
"Ne!"
"Duydun işte Şef. Seviyorum seni. Yıllardır bıkmadan usanmadan sevdim, seviyorum. Pişmanda değilim yine olsa yine severim."
Ben bu adama kendimi bildim bileli abi demiştim. Transa geçmiş gibi ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Yavaşça arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Arkamdan bağırarak söylediği şeyler ise gözümden bir damla yaşın akarak çeneme doğru bir yol izlemesine neden oldu.
"İster kabul et ister etme Gümüşservi! Bu adam seni çok seviyor."