Zamansız bir aşktı bu, yersiz, kişisiz, olaysız. Ana fikri bilinmez bir aşktı, kime ne öğretirdi bu kalpler? Bilinmez.
Bir gün uyandı bir kadın kalbinde bir ağrıyla, anlam veremedi bu hiç durmayan sızıya. İyileştirmeye çalıştı oluş sebebini bilmeden, denedi her yolu. Geçmek bilmiyordu, günler geçtikçe daha da artıyordu sızısı. Sonra bir adam gördü, yolunu kaybetmiş. İşte o zaman yüreğindeki ağı azaldı, kalbi heycanla çarptı.
Bir gün uyudu bir adam aklında geçmişiyle, her gece aklına giren bu anılara alışkındı ama sonra her bir kötü geçmişi silindi aklına sızan ışıkla. Bir kadın girdi rüyasına ona geçmişini en acı şekilde hatırlayacağını söyledi, onun yarası olacağını. Düşü kabusa döndü birden. Karanlık olan zihninin duvarlarının içine giren kadın ışığıyla etrafı beyaza boyadı. Karanlığıyla mutluydu adam ancak bu şekilde saklanabiliyordu anılardan, kadın Ise ışığıyla çok mutluydu halbuki ışık saçtığını bile bilmiyordu.
Kabusuna ışık olan kadın hatırlatı adama geçmişini, cennetine şeytan olan adam yaşattı ona cehennemi. İkiside birbirinin kıyameti oldu daha arafın sonsuz hükümünden kurtulamadan.
"Şirketimize en yeni katılan sizsiniz. Elbette bir asistanınız olacak," dedi. "Patron bir saat içinde sizi bekliyor olacak. Ofisinize yerleşmek için biraz daha vaktiniz var. Birlikte öğle yemeği yemeye ne dersiniz?"
Bakışlarım hâlâ pencereden görünen manzaraya odaklanmışken, "Elbette, birlikte öğle yemeğine çıkmayı çok isterim. İyi anlaşacağımızı düşünüyorum. Patronla tanışmak için nereye gitmem gerekiyor?"
"Adams Bey'in ofisi en üst katta, o kattaki tek ofis. İşimin başına dönmeliyim. İzninizle," diyerek beni yeni ofisimde bıraktı.