EYLÜL Cümlemi tamamlayamıyorum bile gözyaşlarım izin vermiyor ofluyorum elim benden izinsiz tarağa uzanıyor. Elime alıp usulca seviyorum. Ömer uzun uzun tarardı saçlarımı, aynasından bakardık beraber, yan yana ne güzeliz dimi zeytin gözlüm derdim o da sen varsın diye güzeliz gül güzeli derdi. Banyoya geçiyorum küvetin içine kıyafetlerim ile oturup suyu açıyorum. Kafam aşağı kaynar su akıyor tıpkı bir mermi gibi. Gözyaşlarıma karışıyor su. Neden diye sayıklıyorum sadece bana bunu neden yaşatıyordu ki. Biraz önce kapının önünde yaşadıklarım neydi istediğim tek şey sevmek ve sevilmekti. Çok bir şey istememiştim ki ben Ömer'den halledemediği şey neydi bitmeyi göze aldıracak kadar onu ikileme düşürüp bitirmeye ikna eden şey. Bu saatten sonra ne ise neydi yıkık viraneyi sebepler ayakta tutmazdı bundan sonra. O suyun içinde ne kadar kaldım hiç hatırlamıyorum. ÖMER Uzun dalgalı saçlarını seviyorum fotoğraftan, saçlarını taramayı örmeyi çok seviyorum. O öyle önüme oturup tarağı elime verince en sevdiği oyuncağına kavuşan çocuklar gibi hissediyordum. Canını acıtmaktan korkardım ama Eylül hiç sesini çıkarmazdı. Dünyanın en güzel örgüsü olmasa da benim için dünyanın en güzel saçlarını yapmış gibi hissederdim. Ördükten sonra başının üstüne bir öpücük bırakırdım. CAN Sevdayı sadece kitaplardan destanlardan bilirdim bende herkes gibi ama ne yazıldığı gibi ne de anlatıldığı gibiymiş sevda. Sevda ya da aşk anlamdaş iki sözcük yaşanıldığı gibidir. Herkesin aşkı kendi destanıdır, herkesin gönlü Ferhat'ın deldiği dağ Mecnun'un düştüğü çöldür. Bunlar biliniyor diye tek destansı aşk onların ki diyemeyiz. Ben aşkı Eylül'ün kestiği saçlarına, döktüğü gözyaşına bağlanmıştım. Eylül varamadığım liman, can suyunu veremediğim bahar çiçeğimdi. En yakın dostu arkadaşı bazen sırdaşı olmuştumAll Rights Reserved