Merhaba fantastik sever arkadaşım...
Fantastik binlerce kurgu ile dolu beynime hoş geldin!
"Amal Yeni Dünya'nın Kurucusu" üç kitaptan oluşan bir seridir.
"Amal Yeni Dünya'nın Kurucusu -Zem Taşının Kehaneti-" birinci kitabımızdır.
Dünya daha önce hiç görmediği bir canavar ırkı tarafından istila edildi. Herkes, her şey mutasyona uğradı ve insanoğlu yer altında hayatta kalmaya çalıştı. Bu çok uzun yıllar sürmüştü ta ki şifacı büyükannesiyle kutuplarda yaşamını sürdüren 15 yaşında bir genç erkek zem taşı efsanesinin peşine düşerek kehaneti gerçekleştirmeye karar verene kadar...
İki kıtaya dönen Dünya'mızda kutuplardan ekvatora kadar canavarların lideri Kifu'yu yok etmek için yola çıkan kahramanımız Amal, uzun sürecek yolculuğu sırasında kendini ve Dünya'yı yeniden tanımaya çalışırken ona Baş Melek Mikail, Kraliçe Nurilk, Komutan Katharos, dövüşçü kardeşler ve muhafızlar eşlik edecekler. Bundan sonra artık paralel evrenin kapıları sonuna kadar açılıyor; hepimiz için mistik, otantik, metafiziksel olaylar başlıyor. Bu olaylar arasında kalan Amal ve dostları, bilim kurgunun en üst seviyesini yaşarken iyi ve kötülük kavramlarını yeniden öğrenecekler. Yer altında, gökyüzünde ve denizlerin dibinde yaşayan canlıların hikayelerini keşfedecekler.
Ters köşe seviyorsan ve insanın içinde, ruhunda ve beyninde neler yarattığını, onları nasıl gerçeğe dönüştürdüğünü merak ediyorsan Amal Yeni Dünya'nın Kurucusu tam sana göre. Asla sonuna kadar olayları tam olarak bilemeyeceksin ve bu romanı sen de Amal ile yaşayacaksın. Yeni Dünya düzeni çoktan kuruldu, zem taşı kehaneti çoktan başladı, Amal yola çıktı ve Yeni Dünya'yı kuruyor. Ona eşlik etmek sana keyif verecek, hemen başla!..
Sevgilerimle...
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.