FANTASTİK BİR KİTAP DEĞİLDİR! Dökülen her göz yaşıma bir mum yakıldı. Mumlar, Sevâd Vadisi'nde yanarken kaburgama saplanan kimsesizliğimin en eşsiz izi yanarak aydınlandı. Silik suretimin yaralar içindeki göğsü parçalanıyordu. Vadi; boş, soğuk ve ıssızdı. Aslında bu karanlık, hissiz serzenişimin kirli ruhuydu. Burası onundu; yarım, çaresiz ve savaştan çıkmıştı. Ellerinde kendi kanının iziyle ruhunu yitirirken, bu ilk yerle bir edilişi değildi. O, benim göğsümdeki bu vadinin en karanlık siluetiydi. Göğüs kafesimdeki karartı onun gölgesinin elleriydi. Varlığımı parçalayan ve aynı zamanda saçlarımı seven de aynı adamın elleriydi. Sesim, dudaklarımı kanatacak kadar kısılmış, yansımam olduğum kişiye kanlı bir kumaşla yeniden giydirilip süslenmişti. Ben, artık eşsiz bir acıydım. Kendime özel yaralarım ve kanımdan çizdiğim resimlerle rol kesen bir ip cambazıydım. Burası Sevâd Vadisi'ydi. Burada ölmek istiyordum. Burası Sevâd Vadisi. Ölürken beni o öldürsün istiyorum... Gözleri karanlığa sığınak yaratan adam için, yuvam olan bu vadinin bağrında bir kibrit yaktım. Ateş feryat ederek göğüs kafesimin en karanlık yerine düştü. Ruhuma aydınlık yaratacak sanırken ufak bir kibrit, kalbimi ölü küllerle doldurdu. Ve varlığım parçalara ayrıldı. Artık ölmüş olan her bir parçam onun gözlerine emanetti... Onun Sevâd'ında (karanlığında) onun karanlığına emanettim... Bu karanlık yalnızca ikimize aitti... Ve artık dökülen her göz yaşıma bir mum söndürüldü. Mumun sönmüş kabukları sol tarafımdaki yaranın üzerine kanayarak örtüldü. Lütfen ışığı söndürmeyin. Benim ruhum şafağı çalınan bir gecede öldürüldü.All Rights Reserved