İnsanı bitiren hırsları miydi yoksa başarılı olma çabası mi? 21 yaşıma kadar bu sorunun bende tek bir cevabı vardı. Sevgi... Sevgiydi insani bitiren.
Ve bittiğine inandığın o şiddetli yağmurun ardından Gökkuşağı çıktığında anliyordum ki gökyüzü acısını atmış, mutlu olmak için kendine yeniden şans vermişti. Olur muydu peki?
Belki olurdu ama şu kesindir ki insanoğlu döktüğü gözyaşlarının ardından mutlu falan olmazdı. Ben buna kendini kandırma hali diyordum. Bir gün başıma geleceğini bilemezdim.
🌟⭐⭐⭐🌟
Helin Nur, hayatı uzun süredir çok mutlu giden, aşık olduğu adamla nişanlanmış, okulu bitirir bitirmez evlenmeyi bekleyen bir kızdı. Ama hayat onlara kaderin ipleri benim elimde dercesine bir haziran gecesi oyununu oynamıştı.
Çağıl Alaz Karcan... Onu anlatmak için ne tek bir kelime yeterli olurdu ne de dünyadaki tüm dillerdeki tüm kelimeleri bir araya getirseler onu anlatmaya yetmezdi. Ama en basit tabirle Çağıl demek Helin demekti. Çağıl, Helin'le ilgili her şeyi sever, onu göz bebeğinden sakınırdı.
Ta ki o uğursuz geceye kadar...
Aralarına giren derin uçurum, o bir elinin bile sığmadığı parmaklıklar miydi yoksa verilip tutulmayan sözler mi bilinmez. Ama Alaz'ın alevleri önce kendini sonra canından can vermek isteyen Işığını yaktı. Peki yana bedenler miydi yoksa ruhlar mı?
"Bekle, bir şey demeden gidecek misin?"
Denize bodoslama atlamadan bir kaç dakika öncesi sadece nefes nefese sorduğum sorunun sahibine, bana, kısa bir bakış attı.
"Kelimeleri tükettiğimizi sanıyordum?" Ve kollarını ileri uzatıp denize atladı.
Yapabildiğin en iyi şeyi yaptın. Yine kaçtın.