Gece tehlikeli, dağ buz gibiydi. Saat üç sularında kapısı çalınan adam merakla kapıyı açtığında karşısında yaralı bir Türk askerini bulacağından habersizdi. Ve tabii, bu Türk askerinin oldukça tanıdık çıkacağından da... Tomris İlay Arel, Türkiye'nin başarılı özel kuvvetler askerlerinden biriydi. Tek gayesi ülkesinin en büyük dertlerinden biri olan KKP'yi bitirmek, ailesini gözlerinin önünde şehit eden hainlerden intikamını almaktı. Esir düştüğü kamptan kaçtığında nereye gittiğini bilmeden koşmuş, karşısına çıkan evin kapısını çalmıştı. Öleceğine inancı tamdı. Fakat bazen inandığımız şeyler doğru olmayabilirdi. ~ "Belki de hislerin daha derinlerdedir, Tomris. Daha eskidir bu yaşadıklarımız, belki de unuttuğun yalnızca yedi gün değildir. Bir gelecektir, bir geçmiştir, şimdidir." ~ "Sonra susuyorsun ve vazgeçiyorsun. Ondan değil, kendinden. O koca umut yığınından geriye sana kalan tek şey gülerken çektiğin fotoğrafı oluyor. Bakıp duruyorsun gülüşüne, bir süre sonra ezberliyorsun." "Hiç unutulmuyor mu? Acısı hiç geçmiyor mu?" "Geçmiyor ama alışıyorsun. Öyle bir benimsiyorsun ki o hissi, asıl olmayınca acı çekiyorsun. Sevdiğinden kalan şey sızı bile olsa, ondan kaldı sonuçta deyip sımsıkı sarılıyorsun." "Aşktan korkmalıyım o hâlde... Sızı dediğin sevilir mi? Delilik bu." "Aşk değil bu, sevda. Zaten deli olmayan sevemez bence. Akıl işi değil çünkü." "Deliren sever diyorsun. Seven sevdadan delirir mi peki?" "Ben delirdim." dedi sigarasından derin bir nefes çekerken. "Diğer sevdalıları bilemem." Kapak Tasarım: @EkimAksak
5 parts