| İlk bölümler fazlasıyla acemiydim, sonraki bölümler de ise kendimi devamlı geliştirdim. İlk ve son bölümler arasında ciddi bir fark, ilerleme var. Ön yargıların kırılması adına belirtmek istedim ❤️
-
"Aşk bana hep beş harfti. Tek aşkım da vatanımdı. Aşk benim için hâlâ beş harf ama artık sadece vatanım yok kalbimde. Sen de varsın. Ahsen'im, hemde öyle bir varsın ki, benden çok ben oldun bana. Senin için yaşıyor oluşum yetmiyor, seni yaşıyorum."
|
En büyük hayali dünyayı gezmek olan Ahsen UZ, geçmiş yaşantısında meydana gelen ve ileride de başına gelebilecek olan hiçbir zorluğu umursamaz ve hayallerini gerçeğe dönüştürmek için adım atar.
Önce, Türkiye'den başlar gezmeye ve kalan son bölge, Doğu Bölgesine geldiğinde; bir adamla tanışır.
Bu adam; gerek cüssesi, gerek karakteri, gerek gücüyle çok büyük bir adamdır. Korku salan bakışlara sahiptir ama bu yanını kadınlara pek göstermez. Yinede sert çehresinden anlar herkes onun kişiliğini.
Barış Ata DEMİRGAN, Yüzbaşı rütbesine yeni kavuşmuş bir Bordo Berelidir. Hayatı, evi dağlardır. Gerçeği o'dur.
Şehitlerinin kanıyla sulanan topraklarını, kanları bozuk piçlere koklatmazdır. Toprağına ayak bastırmaz ve gözü olanın gözünü çıkartır.
Aşk ona hep beş harflidir. Vatan'ına her şeyden çok bağlıdır.
|
Biri hayallerini gerçekleştirmiş ve asker olmuşken, diğeri hayallerini gerçekleştirmek için daha yolun başındadır.
Hayallerin öyküsünde, kendinden vazgeçen olacak mıdır?
-
Kitap kurgudur ve gerçeklikle bir alakası yoktur.
Çalınması durumunda ilgili yerlere başvurulacaktır.
"Bana 'bu yaşına kadar yaşayamadığın ne varsa hepsi yaşatıcam sana' demiştin hatırladın mı?"
Başını evet anlamında salladı üzgün bakan gözlerine baktım ikimizin gözlerinden o kadar kelime firar etti ki ama dilimize gelince lal kesildi.
"Sözünü tuttun yüzbaşı" dedim gözleri yapma der gibi bakıyordu hayır anlamında salladı başını gözlerinin bulutlandığını görebiliyordum , ama durmadım. Canımı ne kadar yaktığını bilecekti. "Beni gökyüzünün tarif edilemeyecek kadar üstüne çıkardın. Fakat hiç düşünmeden beni o yükseklikten aşağı attın. Beni bu hayatta senin kadar mutlu eden biri olmamıştı, senin kadar da canımı yakan olmamıştı." Dedim.
"Rüya" dedi lafını tamamlamasına izin vermeden elimle susturdum onu.
"Daha fazla konuşmak istemiyorum Affan git lütfen " dedim gitmedi. Tekrar konuştu
"Gitmiycem beni dinle ne olur yalvarırım dinle beni" dedi dinlemek istiyordum ama canımın daha fazla yanmasından korkuyordum.
"Rüya çok özür dilerim " dedi dolu dolu olan gözlerine baktığımda ise büyük bir pişmanlık görmüştün , acı çekiyor gibiydi kıvranıyordu acıdan. Tıpkı 3 ay önce benim bir hastane odasında elimde ondan kalan bir mektupla kıvrandığım gibi.
"Yaptıkların affedilir gibi değil Affan ne kuru bir özürle geçer acısı ne de bir başka şeyle. Sen beni bir mektupla terk ettin üstelik sana en çok ihtiyacım olduğu anda bir hastane köşesinde sensiz bıraktın beni"dedim. Göz yaşları firar etmişti gözlerinden.
"Biliyorum özür dileyince yüreğinin acısı dinmez ama belki bişeyleri düzelte biliriz olmadı yeniden kurarız. Ne olur gitme benden" dedi gözyaşı yanağını ıslatırken. O kadar işkenceye gıkı çıkmayan adamın benim karşımda ağladığına mı yanayım yoksa saçının teline kıyamadığım adamın göz yaşlarına mı.
"Benim yeniden başlamaya gücüm yok Affan" dedim bu sefer benim göz yaşım yanağımı ıs