Güzel bir aşk hikayesi sizleri bekliyor. Cansu isimli genç bir kız hastalanıyor. Hastalık sürecinde yaşadıklarından bahsediliyor. İhanetler, dostluklar, aşklar var. İçi dolu bir hikaye. Romantik -Dram türünde, "Alıntı1" Sınıf arkadaşlarım ayakta elleri birbirine vuruyor, alkışlıyorlar. Orçun iki yana ayrılmış sınıf arkadaşlarımın arasından, en sevdiğim çiçeklerden bir tacı elinde tutarak bana yaklaşıyor. Tam karşımda durdu: "Orçun?" "Aşkım. Birinci yılımız kutlu olsun." Dedi. Elimi ağzımın üstüne koydum. Gözlerimde yaşlarla dolmuştu. Unuttum. Bugün bizim Orçun'la çıktığımız gün, On Ekim. Aşkım benim. O unutmamış. Ellerimi tuttu. Gözlerimin içine bakıyor. "Seni hala İlkgün kadar çok seviyorum Cansu." Yüreğimin eridiğini hissediyorum. Çok romantik. Okyanusları hatırlatan mavi gözleri tutku, aşk dolu duygular ile bana bakıyor. Papatya tacını kumral saçlarımın üstüne nazikçe bıraktı. "Ah Orçun... Bende seni seviyorum çok ama çok seviyorum!" Ona sarıldım. Ağlıyorum. Aile var, oha, biz sizi yalnız bırakalım diyorlar sınıf arkadaşlarım. Burak ile Mete kucaklaşıp ben ve Orçun'u taklit edince kahkahalar sınıfı doldurdu: "Alıntı2" Banyonun ışıklarını açtığımda tavandaki havalandırma o gürültülü sesi ile çalışmaya başladı. Camdan kabinli, tek kişinin kullanabileceği banyosu, hemen yanındaki klozet ile el, yüz yıkamak için bir lavabodan ibaretti. Tuvaleti kullandım. Aynanın karşısına geçtim. İstemiyorum ama gözlerim yine de bakıyorlar. Soluğumu bırakıyorum. Çok şey anlatıyor bu kısa soluk verme. Kabullenişi, hüznü, özlemi. Birgün aynadaki aksime bakmak istemeyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Elimi pürüzsüz başımda dolaştırıyorum. Hiç kıl yok. Ellerime tutam tutam geldikleri o ilk gün dehşete düşmüştüm. Çok ağlamıştım. Saçlarımı hala çok özlüyorum. Sanki bu kirpiksiz, saçsız hali