"Hazır mısın, zola?" dedi. Sesi, ruhumun derinliklerinde beni bir an olsun özgür bırakmayan o yangını horlamasına sebep olmuştu.
"Yıllardır bu gün için hazırlanıyorum federov." Sesim, o beyaz odada diri diri yakılan küçük kızın gözlerindeki nefret ile çıkmıştı.
O küçük beyaz odada yalnızdım belki ama benimle aynı tesiste fakat farklı odalarda benim yaşlarımda yüzlerde çocuk vardı.
O çocuklardan biri şuan karşımda olan adamdı.
Bir çoğu da karşımdaki adamın kurduğu örgütte intikam almak için kendi canlarını ortaya koyanlardı.
İkimiz de intikam için çıkmıştık bu yola ama artık yollarımız ayrılacaktı çünkü, ikimizin de alacağı intikam iki ayrı yoldaydı.
O örgüt kurucusu ve lideri olarak devam edecekti bu yola ben ise bir hain olarak.
Oturduğu deri koltuktan avuç içinde tutuğu kart destelerini gördüm. Ela gözleri, koyu yeşil gözlerimden bir an olsun ayrılmazke karıştırmaya başladı avuç içinde tutuğu kart destelerini.
Kart destelerini karmayı bittirdiğinde ortamızdaki masaya bıraktı kartları üç adet kart çekmem için.
Öne doğru gelip, üç adet kapalı kart çektim tek tek ve kapalı bir şekilde bıraktım.
Çektiğim kartların yanında duran kartları aldı ve geriye çekti. Ardından gözlerini benim çekmiş olduğum üç karta çevirdi ve yavaşça çektiğim ilk kartı çevirdi.
"chasseur." Dedi karta baktığında.
Siyah kartın üstünde beyaz bir yılanın etrafını sardığı, ağzı açık kükreyen bir aslan vardı.
Avcı.
Dolgun dudakları yana kıvrılırken çok geçmeden ikinci kartı da açtı.
"traître."
Karta, kanlar içerisinde kendisini saran Yılana baş kaldırmayı bırakan bir aslan vardı.
Hain.
Kafasını iki yana sallarken, yutkundum.
Son kartı da çevirdiği de artık hayatım tamamen değişmişti.
Ela gözleri koyu yeşil gözlerime çevirdiğinde "perdant," diye fısıldadı.
Son karta yerde cansız bir şekil