- Belki süslü kelimeler kuramam, belki senin gibi naif bir Türkçeye ve o güzel kelimelere sahip olamam. Ama geceleri her kalbime düşüşünde bir şiir okurum, tabi şu zamana kadar senin gibi güzel bir şiire henüz rastlamadım fakat sana olan aşkımı; özlemimi, sevdamı, seni sen olmadan senelerce nasıl yana yana sevdiğimi ufak bir şiir parçasında sana anlatabilirim...
Uzunca gözlerine baktım, ufak bir şiir parçası benim ona olan aşkım kadar kalbimde büyüktü aslında. Kehribar gözlerinden duygular seriliyordu gözlerimin önüne. Bir adım daha attım ve kokusu burnuma geldi, gözlerim istemsizce kapandı ve o kokuyu derince içime çektim ona çaktırmadan. Sağ elimle sevdiğimin o naif bileğini tuttum ve kalbime götürdüm.
- Görmeyelden yüzünü ben ki nigârım, sensedim.
Âh u zâr ile geçer bu rüzgarım sensedim.
Gözünden bir damla yaş düştü, yapma iste bunu bana ben senin tek bir damla gözyaşında küllenirim.
- Bende seni özledim, hemde çok...
.....
Günün birinde bir şehrin kendine göre güzel bir dağ kenarı kasabası varmış. Bu kasaba da senelerini beraber geçiren iki kalp varmış, seneler sonra yine burada birleşmek üzere günün birinde ayrılmışlar. Çocuk kasabada kalıp senelerce meleklerin yeryüzündeki elçisini beklemis. Öğretmen kızı ise seneler sonra o kasabaya tıpkı babası gibi Öğretmen olarak çıka gelmiş ve senelerce bekleyen savcı ile yolları kesişivermis...
Bu sehir; kasaba, dağ ve dağın her bir taşıyla ağacı senelerce şahit olmuştu savcının bu çaresiz bekleyişine. Seneler sonra çıkıp gelen Öğretmen kızı yeniden ışıkları yakıp meleğin yeryüzündeki elçisi olacaktı. Kader onları bu kasabada tekrar bir araya getirmisti; çünkü kaderden alacakları vardı...
''her şey yalanmış. ailem, arkadaşlarım, tüm hayatım. ben ne yapacağım şimdi?''
''eskiden hiç susmayan ben artık hiç konuşmuyordum.''
''en büyük acı geçmişini hatırlayamamaktı.''