Karanlık.
Varlık ile yok olarasın da olmak..
Tarif edilemez bir şey. Zaman kavramı mı kaybetmiş bir çareydim. Gözlerimi açamıyor,bir şey hissedemiyordum. Sanki..sanki yoktum.
Pazar günleri klisede Rahip Jonny hep bahsederdi. Arafla ilgili bilgiler verir,ölümden sonra ki yaşantı hakkında ki bilgileri bizimle paylaşırdı. Ardından dua ederdik. Aslında burası çok farklıydı,gerçi nerede olduğumu bilmiyordum. Ne buz gibi ne de sıcaktı. İnsanın içini ürperten bir atmosfer vardı.
Yaşıyor muyum onu bile bilmiyorum,çok garipti. Rahip Jonny ölümden sonraki dünya da işlerin değişeceği ile ilgili şeyler söyler ve bunun için sürekli dua etmemizi önerirdi. On yedi yaşında biri olabilirim fakat her pazar ailemle kliseye gider dua ederdik. Amen.
Hatırladıklarım sadece birkaç parça ve net olmayan şeyler. Sylwia ve onun arabasında olduğumuzu hatırlıyorum. Herkes bir şeyler içmiş ve kafaları uçmuştu,ben hariç. Sadece bunlar. Kendimi hissetmiyordum,hiç birşey hissetmiyordum. On yedi yaşında ,arkadaşının doğum günü partisinde ölen bir insandım işte,aman ne güzel! Ben ölmüştüm! Bu..ürperme me sebep oluyordu.
Ölü bir insan ne yapardı? Ne hissederdi? Kime ağlardı? Ne için ağlardı?
Ailem,ya onlar ne yapacak bensiz? İçimi saran gaflete hüzünlendim. Bitiş çanları çalıyordu benim için. Buraya kadarmış demek ki her şey. Gördüğüm ve göremediğim her şey işin,buraya kadarmış.
Yalan söylüyorlarmış demekki. O ışık huzmesi nerede? Beni bu karanlıktan çekip kurtaracak olan ışık huzmesi nerede?
Hissedemediğim her şey,yaşayamadığım her an için. Amen.
Ben ölmüştüm.
Ben ölmüştüm.
Ben ölmüştüm.
Buna inanamıyordum. Bu...nasıl..
Etraf kapkaranlıktı,halbu ki karanlıktan korkardım ben.