Öylece durdum ve ona baktım. Elindeki uzun bastonu sıkıca tutmuş, öylece dikiliyordu. Gözlerindeki siyah gözlüklerin ardındaki uzun kiprikleri birbiri üzerine mühürlenmişti. Ben renklere bu kadar kör iken, o nasıl olur benden daha renkli olabilirdi ki? "Ertuğ, söylesene," dediğimde başını bana döndürdü. "Sence hayaller ne renktir?" Başta duraksadı, hatta düşündü. Geniş sayılmasa da açık alnındaki çizgiler gerindi ve hafifçe çıkmaya başlamış sakalları arasındaki dudakları aralandı. "Senin hayallerin mi, benim hayallerim mi?" diye sordu. "Senin hayallerin," diye yanıtladım. Hiç beklemedi ve bana cevap verdi. "Benim hayallerim senin gözlerinin gördüğü her renk, Ahu."