Genç adam yanında bebekler gibi uyuyan karısını uyandırmadan yavaş yavaş saçından öptü. Bu kadını öylesine çok seviyordu ki, ona bir şey olsa ömründen ömür giderdi. Henüz yeni evlilerdi ama bu sevgisinin yeni evli olmalarıyla bir alakası yoktu. Onu daha ilk gördüğü zaman vurulmuş, aptal aşığa dönmüştü.
Daha o zaman biliyordu, bu kadınla evlenip yuva kuracağını. Allah biliyordu ya o olmasaydı evsiz bir adama benzerdi. Çünkü o kadın ona ev, yuva hissi veriyordu. Doğru kişi olduğuna ilk gördüğü andan beri emindi.
Belki daha çok erkendi ama tek bir dileği vardı onun . Tamamlanmak, aile kurmak. Ama şimdilik sevdiği kadının yeğenleriyle idare ediyordu.
Aşk denilen kavram ne garip bir duyguydu. Daha öncesinde ben asla yapmam dediği şeyleri karısı söyleyince öyle de güzel yapıyordu ki. Hanımcı olmam demişti ama sanırım sonu hanımcılığa doğru gidiyordu. Varsın hanımcı olsundu ama sevdiği kadın hep onunla kalsındı.
~~~
Taşların efsanesi, kokunun ebedi gücüne inanç Armut kokusuyla kırıldı. Tat tat iliklerine kadar hissettiği armut kokusuna kusursuz uyum sağlayan tenin kokusuyla mührünü kırdı. Kurallar her ne olursa olsun, ruhu onu istiyordu.
~~~
Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze
~~~
" Bu şehre dargınım ben. Yordu, üzdü, kırdı."
" İstanbul bu. Sevgisine de öfkesine de belli olmaz"
" senin?"
" benimde."
~~~
Sen İstanbulsun..."
~~~
" tenindeki bu nefis koku..."
" Armut."
" o sadece ufak bir ışıltı bu nefis koku sensin. Her halin. Varoluşun."
Kadının dudak kenarındaki oyuğu parmağıyla narince okşayarak gözlerindeki dolulukla seyrine doyamadı.
~~~