Her yalnızlığın rengi birbirinden farklıdır...
Kimisi kalabalıklar içinde yalnızdır, kimisi yalnızlığa mahkumdur, kimisi yalnızlığa mecburdur, kimisi zorundadır.
Yeryüzündeki en acı verici şeylerden birisi de sizi yalnız bırakanların başkalarının yanında olduğunu görmektir...
Neva Alsancak o acının tadını artık ezberlemişti. Defalarca o duyguyu yaşamıştı, hissetmişti. Attığı her adımda aldığı her solukta kısacası yaşadığı her anda yalnızlığa mahkum edildi; kimi zaman görmezden gelindi kimi zaman yok sayıldı. O yüzden dedik ya yalnızlığın ezgisi diye.. Neva Alsancak tüm ezgileri iyi biliyordu ama bir melodi onu ya hayata bağlayacaktı ya da tamamen koparacaktı. Seçimler, tercihler ve bedeller... Kırılmış kalpler, geri alınamayan hatalar hepsi Neva'nın hayatındaydı. Peki ya o yalnızlığa bir şarkı yazılsaydı?
Neva bu şarkıyı kendisi mi yazacaktı ya da başka biriyle mi?
Gerçek ailem kurgusu!!!
Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız kaldığı ailede travmalar bırakmıştır ve asla sevilmez. Ana karakter kız da bu önyargıları kırmak için çabalar.
Şimdi hikayeyi biraz tersine çevirsek? Kötü sandığımız o kızın gerçek ailesini bulmasını okusak?
Simay Naz Akgül sandığınız o kötü kız. Bu da onun hikayesi.
🤍
"Yaptığın son şey seni bizden kopardı. Her şeyinle seni kabul etmeye çalıştım ama olmadı! Durmadın, her seferinde daha fazla canımızı yaktın!" diye bağırdı annem. Gerçi artık annem değildi değil mi?
"Ben kısasa kısas yaptım hep! Çocukların bana nasıl geldiyse onlara öyle gittim!" Anlamıyordu. Onların yaptıklarına karşı üç maymunu oynuyorlardı.
"Bu yüzden öz kardeşimizi istiyoruz!" Daha fazla izleyici kalmak istemeyen Çınar annemle arama girdiğinde bakışlarım onu buldu. Öz aileme beni kötülemişti değil mi? Bu yüzden rahattı. "Eşyalarını aldın, defol artık evimizden!"
🤍
"Alışkın olmayabilirsin ancak zamanla alışacaksın." dedi arabayı durdurduğunda. Hemen önünde durduğumuz sarı renkli duvarlara sahip evi gösterdi. "Evine hoş geldin kızım."
"Kızım diyorsunuz," dedim evden gözlerimi çekmeden. Ona benim hakkımda hiçbir şey anlatmamışlar mıydı? Nasıl bu kadar içten ve samimiydi bana karşı?
"Başka ne diyeceğim?" dedi şaşkınlıkla. "Kızımsın sen benim."
"Benim hakkımda size anlattıkları şeyleri biliyorum," bakışlarım ona döndüğünde göz göze geldik. "Bana nasıl güveniyorsunuz?"
"Güvenmiyorum." dedi açıkça. "Ancak güvenmek istiyorum. Bu yüzden söylenen her şeye kulak tıkadım ve seni buraya getirdim."