Her yalnızlığın rengi birbirinden farklıdır...
Kimisi kalabalıklar içinde yalnızdır, kimisi yalnızlığa mahkumdur, kimisi yalnızlığa mecburdur, kimisi zorundadır.
Yeryüzündeki en acı verici şeylerden birisi de sizi yalnız bırakanların başkalarının yanında olduğunu görmektir...
Neva Alsancak o acının tadını artık ezberlemişti. Defalarca o duyguyu yaşamıştı, hissetmişti. Attığı her adımda aldığı her solukta kısacası yaşadığı her anda yalnızlığa mahkum edildi; kimi zaman görmezden gelindi kimi zaman yok sayıldı. O yüzden dedik ya yalnızlığın ezgisi diye.. Neva Alsancak tüm ezgileri iyi biliyordu ama bir melodi onu ya hayata bağlayacaktı ya da tamamen koparacaktı. Seçimler, tercihler ve bedeller... Kırılmış kalpler, geri alınamayan hatalar hepsi Neva'nın hayatındaydı. Peki ya o yalnızlığa bir şarkı yazılsaydı?
Neva bu şarkıyı kendisi mi yazacaktı ya da başka biriyle mi?
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.