kendi hayal dünyasında yaşayan bir çocuktu, kötü düşünce nedir bilmezdi sadece oyuncakları ile oynar ve kimse ile muhattap olmazdı
fakat ailesi bunu istememişti, çocuğun elinden oyuncağını aldılar daha 4 yaşında iken
hayallerindeki gök kuşağı gitti, ailesi onun düşüncelerine bile karışmıştı artık
ama o çocuğun o günden sonra asla bir hayatı olmamıştı, sosyaldi ama sahte
mutluydu ama sahte
gülümsüyordu ama içinden fırtınalar kopuyordu
kimse bilmiyordu
şimdi yetişkin oldu fakat içindeki çocuk yıllar önce ölmüştü
ama,asla iylesmez dediği kalbini yara bantlari ile özenle saran biri gelseydi
o çocuk tekrardan güler miydi?
†
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...