Ruhum, acıların derin enkazları altında ezilerken bulmuştu beni.
Gök, yüzünde şekillenmiş, fırtınalar, gözlerinde var olmuştu.
Onun yanında mutluluğun kanıma karıştığını, damarlarımdan geçip kalbimi mükemmel bir ritimle attırdığını hissetmiştim ilk kez.
O benim kaçmaktan yorulup sığındığım ilk duraktı. Fakat, o durak benim için en yanlışıydı.
Yalnızlığımla dolu tuvale, en büyük fırça darbesini o vurmuştu.
Onu sevmek intihardı. Tavandan sarkan ölüm ilmeğini kafama o geçirmişti. Ayaklarımın altındaki tabureyi ise ben bile isteye itmiştim.
Çünkü onu sevmek böyle bir şeydi; Onu sevmek ölümdü. Onu sevmek çaresizlikti.
Ve ben ölümü, onun güzel yüzü aklımda, ruhuma ilmek ilmek işlenen anılar ve bir tebessümle karşılamıştım.
Çünkü onu sevmek böyle bir şeydi; Çünkü onu sevmek, sadece ondan yadigar bir içki şişesi, ve birkaç sigaraydı.