Sil sil, yok o da olmadı neydi ki bu aşkın tanımı? Yüreğimi sorguladım, aklımı ve mazimi de baştan sona geçirdim. Sanırım ben aşk denen şeyi hiç yaşamamıştım. Anlamını bile bilmediğim soyut kavramlı o şey benliğimin en güzeli ama en acımasız olanıydı. Korkuyordum canımın yanmasından, tekrar yanlız kalmaktan... Aşk bir yanılgıdır. Birine aşıksanız sıkıntı yok ama aşkınızı kalbinize gömüp yıllarca yaşadıysanız , vay halinize!. O yoktu ama aşkı kalbim de yanıp kavruluyordu. Hayallerim, vazgeçişlerim, umudum, ona ve onun aşkına benzettiklerim ve daha sayamadığımdı. Kendimi kaybediyordum aşkıyla, geçen her bir saniye de onun her detayı beynim de tutsaktı. Gözleri, gözlerimde volta atıyorken, sabıkalı gülüşünü unutamıyordum. Aşk , böyle bir şey miydi? Çok seviyorken acı içinde kendini yitirmek miydi? Tam olarak kavrayamamıştım. Bu öyle acıydı ki ne bir yerimin kesilmesine ne de yanmasına benziyordu... Lise yıllarımda canımdan çok sevdiğim aşkımı kalbime gömüp yıllarca onun için kâh gülüp kâh ağladım. Şimdilerde ise İstanbul'da özel bir hastanede stajyer hemşireyim. Yaz ayının kavurucu sıcağında unutamadığım sarı limonumu görmüştüm. İlk gördüğüm gün ki gibi heyecanlanmıştım. Şaşkınlığımı gizleyememişken gördüğüm o şeyle tekrar yıkılmıştım. Aradığım bir şanstı ta ki o kızı görene kadar...
Aynı çocuğu seven iki kız, her ne kadar birbirlerinin yüzüne gülselerde düşmanlık ilanını vermişlerdir. Peki aşka şikayetsiz kim katlanacaktı ?