Story cover for AĞAÇ KABUĞU - MAHALLE HİKAYESİ  by esra_nurer
AĞAÇ KABUĞU - MAHALLE HİKAYESİ
  • Reads 17,781
  • Votes 1,472
  • Parts 8
  • Reads 17,781
  • Votes 1,472
  • Parts 8
Ongoing, First published Jan 05, 2024
Mature
2 new parts
"Kız Hayat Annenler gelecek mi yarın ki düğüne?"

Ay yoksa... Alp evleniyor da benim mi haberim yoktu?

"Kimim düğünü abla?" diye sordum, tereddütlü çıkan sesime içimden küfür ederek.

Eşarbının alnını düzeltip güldü babaannemin eski kiracısı olduğunu hatırladığım maviş gözlü teyzem. "Kız kimin olacak, Alp'lerin işte."

Ay durun!

"Kız Fatoş! Yan-" diye konuştuğumda cümlesini kesen  Fatoş ablanın yanındaki kadın oldu.

"Kız bu Cihangir değil mi?"

Kimi diyordu bunlar?

Başımı çevirirken düştüğüm için ağrıyan boynumla dudaklarımdan 'ah' nidası çıksa da kim olduğuna bakmadan da bilirdim de geri kalamazdım işte.

Abimin biricik arkadaşı Cihangir'i diyorlardı.

"O, o. Baksana nasıl boylu poslu gız!" 

Kucağında torununu gezdiren bakkalın karısı Nuran abla sözlerini sürdürdü. "Öyle öyle. Pek bi' çalışkan maşallah. İdeal koca adayı işte!"

Adamın uzun boyundan olsa gerek sesinden, nefesinden önce, hakkında çıkan laflar önden geliyordu.

Erkek olmasına rağmen çizilmiş gibi bir yüze sahipti. Hani derler ya Allah özene bözene yaratmış diye. Vallahi öyleydi.

Kalem gibi çizilmiş biçimli olan kavisli kaşları, birbirine tam ölçülü ne kalın ne ince dudaklarıyla dergilerden çıkmış gibi havası vardı.

...

Ağaç kabuğu ailesine hoş geldin değerli okuyucu umarım keyifle okursun🏵️
All Rights Reserved
Sign up to add AĞAÇ KABUĞU - MAHALLE HİKAYESİ to your library and receive updates
or
Content Guidelines
You may also like
LEYAN  by GulsumBlgn
34 parts Complete Mature
"Ben evimi çoktan buldum, Leyla." dediğinde midemde kanat çırpmak için hazırda bekleyen onlarca kelebek bir anda canlandı. Boynuna doladığım ellerim ensesindeki kısa saçlarını bulup okşamaya başladığında Asaf'ın da bir eli belime yönelmiş, giyindiğim tişörtün altından tenime ulaşmıştı. Parmaklarının usulca hareket ettiği yerler tenimin karıncalanmasına neden olurken birleşen gözlerimizin arasında kutsal bir bağ vardı sanki. "Seni seviyorum Beyoğlu," diye fısıldadım. "Seni çok ama çok seviyorum." Gülümsedi ve uzanarak dudaklarını dudaklarıma değdirdi. "Seni seviyorum Kalbimin evi," dedi benim gibi fısıldayarak. "Seni çok ama çok seviyorum." Sıcak nefesi aralık duran dudaklarımın arasından sızıp nefesime karıştığında daha fazla dayanamadım. Boynuna doladığım kollarımı sıkıp başını hafifçe kendime çekerek o kısacak mesafeyi kapattım. Büyük bir özlem çekiyormuş gibi birleşen dudaklarımızın hareketleri birbirine uyumlu, kalplerimiz bu birleşim nedeniyle delicesine atıyordu. İçimde kocaman bir tufan yaratan heyecan dalgası bedenimi titretirken şimdi ki halimizle o heyecan koca bir tutkuya dönüşmüştü. Nefes almak için geri çekildiğimizde alnını alnıma dayayıp bir süre gözlerimiz kapalı biçimde olduğumuz yerde durduk. Bir elimi tam göğsünün üzerine koyduğumda kalbinin ritmik hareketlerini avuç içlerimde hissettim. "Yakıyorsun beni," dedi kısık bir sesle. "Ama bu yangın o kadar güzel ki, kül olmaktan korkmuyorum." "Seninle birlikte yanmaktan korkmuyorum, sevgilim."
You may also like
Slide 1 of 10
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu) cover
LEYAN  cover
NALE cover
Gönlünü Gün Edeni Sevmez Sevda cover
Peki Ya Sonra? cover
SESSİZLİĞİN ARDINDAN cover
SAKA KUŞU cover
BAL KÖPÜĞÜ / YENİDEN YAYINLANIYOR cover
Kuş Uçuşu cover
Saklı Gül (Tamamlandı) cover

Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)

51 parts Complete Mature

Dışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve babam geldi. Rüzgarı dedeme, ağacı da babama benzettim. Dedem ne zaman esip gürlese, babamda aynı bu dallar gibi eğilip bükülüyordu. Sert esen rüzgar; ne ağaca ne de dallarına zarar veriyordu. Bütün zorluğu; dalından düşmemek için sıkı sıkı tutunmaya çalışan yapraklar çekiyordu. İşte o yapraklar bizdik. Ama dalın unuttuğu bir şey vardı; tüm yapraklar döküldüğünde kendisi de çıplak kalacaktı, hem de çırılçıplak.