ᴅᴜ̈ɴʏᴀᴅᴀ sᴏɴ ᴋᴀʟᴀɴʟᴀʀ | ᴅᴜ̈ɴʏᴀɴıɴ ʏᴇᴅɪ ʜᴀʀɪᴋᴀsı Yedi genç kimsesizliğe gözlerini açtı. Hareleri etrafı tavaf ederken yalnızlığa karşı yetim oldular. ... Gözlerinizi açtıyorsunuz, yedi kişi haricinde dünyada başka birilerinin olmadığını fark ediyorsunuz. Savaşmak zorundasınız. Hayır, somut değil; soyut bir şey ile... Yalnızlıkla... ... Kimse yoktu, kimseciklerin cikleri bile... Zincirleme kazanın zincirleri, bileklerine oturduğunda özgürlüklerinden hiçbir şey eksilmemişti. Çünkü zincir hapsetmeye değil bağlamaya yaramıştı. Yedi genç, sıradan bir günün ardından evlerine dönerken imkansız olan bir şey imkanlı oldu... Çünkü imkansızın içinde bile bir 𝑖𝑚𝑘𝑎𝑛 vardı. Dünyada yalnız, yapayalnız kaldılar. Birbirlerinden başka kimseleri yoktu. Geride kalan çok şey, kişi vardı. Aileleri vardı. Evlerine geri dönmek zorundalardı. Dönmenin yolunu bulmak için binbir çeşit zorluktan geçmeleri gerekecekti çünkü hiçbiri Hansel ile Gretel değildi ve yola çakıl taşları bırakmamışlardı. Ancak aralarından biri ekmek kırıntılarını akıl edebilmişti lakin onlar da aç böcekler tarafından yenmişti. Yedi gencin her biri bir yapboz parçasını temsil ediyordu. Biri bile eksik olursa resim ortaya 𝑐̧ı𝑘𝑎𝑚𝑎𝑧𝑑ı... Dünyanın yedi harikası ile evin yolunu bulmaya hazır mısınız? Ama dikkat edin, haritalarınızı 𝑏𝑎𝑠̧𝑡𝑎𝑛 𝑐̧𝑖𝑧𝑚𝑒𝑛𝑖𝑧 gerekebilir. ... "Kalbim o kadar sen olmuş ki nasıl kendi olur bilmiyor." ... Sen bencil bir adamın en büyük fedakarlığısın, sevgilim. ... "𝐵𝑢 𝑦𝑢̈𝑧𝑑𝑒𝑛 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑛𝑚𝑒 𝑜 𝑦𝑎𝑟𝑎𝑙ı𝑦𝑘𝑒𝑛. 𝑈𝑡𝑎𝑛; 𝑘ı𝑠̧ 𝑢𝑦𝑘𝑢𝑠𝑢𝑛𝑎 𝑦𝑎𝑡𝑎𝑛, 𝑢𝑦𝑎𝑛𝑚𝑎𝑦ı 𝑏𝑒