Ölmek isterdin, öldürmezler. Ölmek istemezsin, öldürürler. Çoçuk çığlığı yankılanır, boş sokaklarda. İnsanlar kaçar, zalim insanlardan. Ölür tek, tek insanlar, herkes gözünü, kulağını kapatır. Duymazlar sesimizi, görmezler ölü bedenimizi. Bir TÜRK askeri gelir, insanların gözünü, kulağını açtırır ve insanlar şahesiri ile karşılaşır. Yerde ölü bedenler, havada uçuşan helikopterler vardı. Bide yerde küçüçük bedeni ile yatan küçük kız çoçuğu. Ağlardı, yüzünde ki kanlarla. Annesinin kanıydı, o küçücük bedenin de neler taşıyordu? Sırtında kırbaç ve kızgın demir izleri vardı. Elindeki bir parmağı yoktu küçüçük çoçuğun. Ağlardı, sabahtan akşama kadar 'Anne' diye ama onun hiç kimsesi yoktu. Ölmüşlerdi, kızlarının da ruhunu, çoçukluğunu öldürmüşlerdi. Kimse fark etmezdi, kızın ölmüş bedenini.
Şimdi o kız Türkiye Cumhuriyetinin Baş Savcısı olmuştu. Doğu Türkistanda ölümle karşılaşan kızın, bu kadar başarılı olucağını kim tahmin ederdi? O kız Zamira Celus. Ailesinin kanını yerde bırakmıycaktı.
~Öldüğünü kimse fark etmeyenlere~
- Bahar-
Gözyaşından Küllere
Bir intikam, bir yeniden doğuş ve aşkın dokunuşuyla...
Efnan, her şeyini kaybetmiş bir kadındır. Nişanlısı Miran, onu terk edip halasının kızını istemeye giderken, Efnan tüm hayallerinin yıkıldığını hisseder. Ailesinin onurunu, kendi duygularını savunmaya çalışan Efnan, bir yanda sevda acısıyla sarmalanırken, diğer yanda geleceği için zor bir mücadeleye girer.
Yaman ise geçmişin derin yaralarından çıkmak zorunda olan bir adamdır. İntihar eden eşinin acısıyla, hayatına devam etmeye çalışan Yaman, Efnan'la anlaşmalı bir evlilik yapmaya karar verir. Fakat zamanla aralarındaki soğuk duvarlar yıkılmaya başlar ve bu iki yara almış kalp arasında bir bağ kurulur.
Yıkılan hayallerin ardından her şeyin yeniden inşa edileceği bir yolculuk başlar. Aşkın, ihanetin, intikamın ve yeniden doğuşun hikayesi Gözyaşından Küllere'de sizi bekliyor.