İnsan kendi hayatını öngöremezdi. Öngörebilseydik elbet bir kargaşa içinde boğulurduk, yaşayamazdık. Eğer bizlere geleceğimiz gösterilseydi; mutluluklara değil mutsuzluklara, hüzünlere ve acılara takılırdık. Oysaki yaşanan her kötü ânın ve hüznün hayatımıza getirdiği güzellikler ve mutluluklar vardı. Acı bizi büyütürdü. Acı kayıplardan sonra, yönünüzün değiştiğini hiç fark ettiniz mi? Peki acıdan sonraki güzelliğin tadını aldınız mı? Ya da bir kargaşadan sonraki o sakinliği ve korkudan sonraki o güven hissini?...
Bana da sorulsaydı, elbet kötüden uzak dururdum. Acı ve kargaşadan kaçardım. Ama en çok da güven hissinin kaybolup her daim korkuyla hareket etmekten... Fakat bu korkunun ve kargaşanın da bana bir hediyesi olduğunu bilemezdim... korkunun ve güvenin, acının ve sevincin, kötünün ve iyinin bir bedende olup nasıl önce mutsuzluğa, sonra da mutluluğa kavuşturduğunu...
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Sizden istediğim ana karakter olan kız ile empati kurmanız. Babasına olan düşkünlüğünü anlamanız. Bu kitapta önyargılı abiler yok, karışan bebekler yok. Alışılmış klasik abilerim hikayesi değildir. Dikkat! Bu kitabı okurken neden benim abim yok diye dert yanabilirsiniz :)
"Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzaklaştı. "Benim kızım değil o!" dedi ve üstüme atılmak için hamle yaptı. Fevri bir hareketle geriye kaçarken hemşirelerden biri annemin koluna enjektör sapladı. Sakinleştirici olduğunu tahmin ettiğim sıvı bedenine girdi, hareketleri yavaşça kesilirken hala sayıklıyordu.
"Gerçekleri söyle ona Yılmaz." dedi uykuya dalmadan hemen önce. "Öz ailesini bulsun."
Beni bitirecek kelimeler dudaklarından döküldü. Annem odaya alınırken babam da peşinden gitti. Bedenim titredi, vücudumu soğukluk kapladı. Bir insan narkozluyken asla yalan söyleyemezdi.
Başlangıç: 12 Haziran 2022